Kene hafif geldi bir akrebi deneyelim...

Sağ el ve sağ ayak bileğimden akrep soktu. Olayın üzerinden yaklaşık 5 saat kadar geçti. Şu an bu satırları yazarken hastanedeyim.

Onlar da bizim şehidimiz...

Çanakkale ile arasında tam 8530 kilometre mesafede yatıyor olsalar da onlar da bizim şehidimizdir. Siz de bir buket sanal çiçek hediye ediniz gönülden gerçek dualarınızla birlikte. Nasıl yapacağınız burada tarif ediliyor.

Kendiniz Yapın: Tenekede Tavuk Pişirme Aparatı

Tenekede tavuk pişirebilmek için kendiniz evde malzemelerle son derece basit ve pratik bir aparat yapabilirsiniz.

Altın Oran ve Kabe

Altın Oran yani “Fi sabiti” 1.618, matematikteki üstün tasarım sayısıdır. Kalp atışlarımızda, DNA sarmallarının en ve boy oranında, kainatın dodecehadron adı verilen özel tasarımında, bitkilerin filotaksi denen yaprak dizilim kurallarında, kar tanesi kristallerinde, pek çok galaksinin spiral yapısında ve sayısız yerde Yaratıcı hep aynı muhteşem sayıyı kullanmıştır. Altın oran sayısı yani 1.618…

Mangal çeşitleri - Akla ziyan tasarımlar

"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz. Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...

İyi Bir Tabletten Neler Olur?

Bir tablet bilgisayar evdeki hangi cihazların yerine geçebilir?

BÖLÜM 1-3: Acemiler için Sabır (sinir - zeka - Rubik) Küpünün Çözümü

14 Ocak 2013'de güncellenmiştir.
İlk yayın tarihi 2 Nisan 2012,
İkinci güncelleme 24 Aralık 2012.

NOT: Zaman zaman bu yazıda güncellemeler yapmaktayım. Gelen sorulara göre bazı hareketleri yeniden tarif etmekte, hataları düzeltmekteyim. Güncellemelerden e-posta ile haberdar edilmek için sayfanın en altındaki "e-posta aboneliği" kutusuna mail adresinizi bırakabilirsiniz
ya da sağ taraftaki FaceBook BEĞEN düğmesine tıklayabilirsiniz.



"İnternette tonlarca çözüm varken bir de ben niye yazayım ki?" demedim ve yazıyorum işte. Burada  meraklılarına benim uyguladığım çözümü anlatacağım. Anlatmaya çalışacağım yöntemi ben kendim icat etmedim. Birbirinden farklı onlarca yöntemi deneyerek, literatür tarayarak, arkadaşlarımdan öğrenerek burada bahsedeceğim hareketler serisine ulaştım. Buradaki yöntemin birebir benzerini ben başka bir yerde görmedim ama illaki vardır, eşsiz olduğunu iddia etmiyorum.



Yararlandığım kaynakların en başında Bilim ve Teknik Dergisi'nin Haziran 1982 tarihli baskısında H.Kamil ÖGE'nin yazısı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Gerçi bu yazıda tarif edilen çözümde -çok büyük ihtimalle- baskı hatasından kaynaklı yanlışlar mevcut, hatta öyle ki yazının başlığında dahi yazım hatası var: "RUBİ'KİN KÜPÜ NASIL ÇÖZÜLÜR" yazılmış. Yazıda tarif edilen bazı hareketler de istenileni yapmıyor.

Yine de ben bu yazıdan çok yararlanmıştım. Eksiklerini başka kaynaklardan telafi ederek burada bahsedeceğim hareketler silsilesini oluşturdum. Elbette ki el (ve zihin) alışkanlığı olması, yeni özgün hareketlerin bulunabilmesi için küpü en az binlerce kez bozup yeniden yapmışımdır.

Bazı özel hareketleri daha sonraki bir yazımda anlatmayı düşünüyorum. Burada, her zaman kesin çözüme ulaştıran, en kısa olmasa da en pratik yöntemlerden birisi olduğuna inandığım yöntemi tarif edeceğim. Bu yöntemle bir küpün tam olarak çözülmesi 2 - 3 dakika civarında sürmektedir.


Bu küpün; sabır küpü, sinir küpü, zekâ küpü, renk küpü, Rubikin  küpü(Rubic's), sihirli küp (magic box), 3d Puzzle, vb. birçok değişik adı var. Bence "ezber küpü" çünkü yazıyı okudukça göreceğiniz gibi bir takım seri hareketleri ezberlemek suretiyle küpü çözmek mümkün.


Küpün tarihçesine uzun uzun değinmeyeceğim ama en azından  wikiden şu alıntıya yer vermek gerekir:
"Rubik Küpü, geometri ile ve üç boyutlu şekillerle ilgilenen Macar heykeltıraş ve mimarlık profesörü Erno Rubik tarafından 1974 yılında icat edildi. 1975 yılında HU170062 numaralı Macar patentini alan Rubik, uluslararası patent için başvuruda bulunmadı. İlk deneme üretimi 1977’nin sonlarına doğru yapılan küp, Budapeşte’de oyuncakçılara dağıtıldı."  

“Küpü Çözmek” demek, ne demek? İlk olarak bunu açıklayalım; küpü elinize alıp rastgele satırları, sütunları ve yüzeyleri rastgele sayıda çevirdikçe küpü oluşturan parçalar da rastgele olarak yer değiştirirler. “Küpü Çözmek” demek bu parçaları yeniden ilk konumlarına getirmek demektir. Geometriden bildiğimiz üzere bir küpün 6 farklı yüzü vardır. Ezber küpümüzde her yüzey farklı bir renkle renklendirilmiştir. Wikiye göre bizim 3x3x3lük ezber küpümüz

(8! × 38-1) × (12! × 212-1)/2 = 43.252.003.274.489.856.000

farklı konuma sahiptir. Bu sayı (~4.3 × 10 üzeri 19) olarak da yazılabilir ve 43 kentilyon olarak okunur.

Biz düz hesap trilyonlarca olasılık var diyelim. Dolayısıyla küpe şöyle bir bakıp "Hah bu X numaralı dağılım, şunu şuraya ittirip bunu buraya çekince olur" demek pek olası değildir. Dolayısıyla sistematik olarak çözüm yolları uygulamak daha mantıklıdır.


!!! ÇÖZÜME GEÇMEDEN ÖNCE ÖNEMLİ NOT !!!

Yazımı ilk kez yayınladıktan sonra gelen sorulara göre yeniden gözden geçirdim ve güncelledim. En çok yapılan yanlışlara göre anlatımda da sadeleştirmeler yaptım. Çözüme geçmeden önce şu konulara dikkat etmenizi ÖNEMLE tavsiye ederim:
  • Yazıyı mutlaka satır satır ve dikkatlice okuyunuz. Ben bu kısmı biliyorum diyerek sadece göz atıp hızlıca geçmeyiniz. Çünkü satır aralarında verilen küçük bir bilgi ilerideki adımlarda kullanılıyor olabilir.
  • Yazının başındaki açıklamaları, tanıtımı mutlaka okuyunuz. Doğrudan çözüme geçmeyiniz.
  • Ne kadar iyi, sade, basit bir anlatım da olsa; siz de ne kadar iyi okuyup anlamış da olsanız ilk seferinde çözümü bulacaksınız diye bir şey yok. İlkinde küpü çözseniz dahi bir sonrakinde çözemeyebilirsiniz. Tutarlı bir çözüm için yılmadan, bıkmadan defalarca, onlarca kez daha tekrarlamak gerekir. Çünkü el ve zihin alışıp da koordine olana kadar arada sırada hataların yapılması çok normaldir. 
  • Bu yazıdaki çözüm kesin çözümdür; demem o ki, anlatılanları satır satır doğru bir şekilde takip edip uygularsanız KESİNLİKLE çözüme ulaşırsınız. Çünkü küpün çözümü tesadüfe bağlı bir şey değildir. Yazıda tarif edildiği gibi sistemli bir şekilde her zaman çözüme ulaşılabilir. 
  • Parçaların tesadüfi yerleşimine göre, bazı ara adımlara gerek kalmayabilir..
  • Ne kadar pratik yapsanız da bazen, çözüm esnasında bir yerde yapacağınız bir hata tüm seriyi bozabilir. Çözüm serisi bozulduysa sonuca ulaşmak zorlaşır. Hatalı gittiğini gördüğünüz yerde bırakın, en son düzgün adıma dönün.
  • Hala küpü çözemediyseniz bana kahretmeden önce bir kez daha deneyin. Unutmayın ki ben bu yöntemle zeka/sabır/rubik/sinir küpünü binlerce kez çözdüm. Hala da bilgisayarımın yanında bir küp bulunur ve bir şey beklerken bozup yeniden yaparım.
    (Bir şey beklemek deyince aklıma geldi: Eskiden bilgisayarlar yavaş olduğundan bir programın çalışmasını beklerdik, kaynak kodun derlenmesini beklerdik... Şimdi ise en fazla sabit disk formatını bekleriz herhalde ya da bir DVD kayıt işlemini, olmadı bir Blue-RAY filmin internetten inmesini... Ben genelde bir e-posta bekliyor oluyorum...)
    Neyse dönelim biz küpe; ben bu yöntemle binlerce kez çözdüm küpü demiştim; sadece ben değil bu yazımı okuyan yüzlerce kişi de, anlatılanları uygulayarak çözüme ulaştı. Sizinki olmuyorsa dikkatli bir şekilde yeniden, sabırla adım adım deneyiniz.
    • İnatla ve ısrarla hala olmuyorsa, bence küpün parçaları yerinden çıktı ve siz onları rastgele taktınız. Bu durumda küpü dağıtın, parçalarını çıkartın ve yeniden toparlayın. Daha sonra döndürüp çevirerek küpü bozup yeniden yapmayı deneyin.
    • Tarafıma gelen maillerden anladığım kadarıyla en çok  "En alt yüzeydeki ikili parçaların yönlerinin kendi eksenleri etrafında döndürülmesi" yani D2 işleminde hatalar yapılmaktadır. Bu güncelleme ile birlikte bu işlemin anlatımını düzelttim, daha  kolay anlaşılır hale getirdim. Lütfen dikkatli okuyunuz.

    Küp hakkında genelde yanlış bilinenler:


    • Genel kanının aksine küpün her parçası tamamen bağımsız olarak hareket etmez. Mesela küpün 6 adet yüzeyini oluşturan 6 rengin ortasındaki tek renkli parçalar her zaman sabittirler ve birbirlerine göre konumları da kesinlikle değişmez. Örneğin kırmızının tam karşısında mavi varsa küpü ne kadar karıştırırsanız karıştırın her zaman böyle kalacaktır. Bu önemli konuyu çözüm esnasında aklımızın bir köşesinde mutlaka tutalım.




    • Bir küp, toplam 26 adet parçadan oluşmaktadır: 8 adet üç renkli köşe parçası, 12 adet iki renkli parça ve 6 adet de sabit tek renkli parça  vardır. (Aslında tek renkli parçalar yay ve vidalar ile birbirlerine sabitlendiği için tek parça gibi de düşünülebilir).



    • Her parçanın renkleri sabittir, değişmez. Fakat parçaların birbirlerine göre olan konumları değişebilir (tek renkliler hariç) Yani bir köşe parçası eğer mavi-yeşil-turuncu ise küpte her zaman böyle bir köşe parçası var olacaktır, bu renkler ve birbirlerine göre olan konumları değişemez.


    • Küpün çözümü renk renk yapılamaz. Yani önce mavileri yapayım sonra kırmızıları sonra da beyazları yaparım diye bir yöntem olamaz. Belirli sistematik hareketlerle hepsi bir anda çözülür ya da çözüme bizim anlatacağımız yöntemdeki gibi satır satır ulaşılır.

    --- * --- ** --- *** --- **--- * ---

    Çözüme geçmeden önce anlatımda kullandığım işaretleri açıklayayım:
    1a : Bize bakan yüzey 1 tur SAĞA döndürülecek
    1b:  Bize bakan yüzey 1 tur SOLA döndürülecek
    1c:  Bize bakan yüzey 2 tur SAĞA döndürülecek


    2a: Bize bakan yüzey 2 tur SAĞA döndürülecek
    2b: Bize bakan yüzey 2 tur SOLA döndürülecek

    Hemen anlaşılabileceği gibi bir hareketi aynı yönde 2 defa tekrar etmek 
    aynı hareketi ters yönde 2 defa tekrarlamak ile aynı olacaktır.

    3a: En alttaki satır 1 tur SOLA döndürülecek
    3b: En soldaki sütun 1 tur YUKARI döndürülecek
    3c: En soldaki sütun 1 tur AŞAĞI döndürülecek

    !!! DİKKAT DİKKAT !!!
    Bize bakması gereken yüzey, yukarıdaki gibi X işareti ile belirtilmiştir. 
    Hareketlerimizi yaparken bu işaretli yüzey 
    HER ZAMAN 
    bize doğru bakmalıdır. 

    Konum ve Yön/Renk kavramı: 

    Anlatımda kullandığım konum kavramı ile bir parçanın bulunduğu satır ve sütunu,
    Yön/renk kavramı ile de parçanın doğru konumda olmasına karşın yanlış yöne bakıyor olmasını ifade ediyorum.


    -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=-

    Devam etmek için tıklayınız
    BÖLÜM 2-3 [İlk Adımlar]: 
    Acemiler için Sabır (sinir - zeka - Rubik) Küpünün Çözümü 


    -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=- -=(o)=-





    Kaynaklar:
    • Bilim ve Teknik Dergisi, Haziran-1982, 
    • Google Abi,
    • Eş-dost, hısım-akraba,
    • Küplerin yanında verilen çözüm kitapçıkları.




    Sokak hayvanları için sen de "Kaputa Vur!"


    Malum, havalar soğudu; dışarıdayken bir an önce sıcacık evimize girmek istiyoruz. Kendi keyfimizi düşünüyoruz, tamam ama dünyada bizden başka canlıların da olduğunu unutmayalım. Bu soğuklarda dışarıda yaşamını sürdürmeye çalışan hayvanları da hatırlayalım.

    Kendimize yaşam merkezleri kurmak için onların doğal ortamlarını azalttığımız yetmiyormuş gibi çevreye verdiğimiz zararlarla da hayvanların yaşamlarını daha da zorlaştırıyoruz.

    Bu soğuk havalarda, karla örtülmüş doğada kapımızın önüne bir kap içerisine kuşlar ve kediler, köpekler vb. hayvanlar için yem bırakmakta fayda var. (Kuşlar için olanla kediler için olanları yan yana koymayınız)


    Ayrıca, soğuklarda özellikle kedilerin ve yavru köpeklerin sığındığı yerlerden birisi de araçlarımızın altıdır. Özellikle de yeni durmuş arabanın motorunun sıcaklığı bu hayvanlar için cazip bir sığınma ortamı. Benim de otomobilimin  kaputunun altında akünün orada küçük bir boşluk var, orada pek çok kez kedilerin sığındığına tanık oldum.

    Bu nedenle araçlarımızı çalıştırmadan önce KAPUTA VURarak bu hayvanların kaçmasına olanak tanımalıyız. Aracımızı da çalıştırır çalıştırmaz hareket ettirmeyelim, tekerleklerine sığınmış da olabilirler.

    Bu konuda hayvanseverler "KAPUTA VUR!" kampanyası başlatmışlar. İşte haberi:




    "Kışın gelmesiyle soğuktan korunmak için otomobil motorlarına sığınan hayvanlar zarar görmesin diye hayvan hakları savunucuları "Kaputa Vur!" kampanyası başlattı.

    Çok sayıda kedi, köpek, sincap gibi küçük hayvanların otomobillerin çalışmasıyla sığındıkları motorda ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirten hayvanseverler, otomobil sahiplerinden motoru çalıştırmadan önce kaputa vurmasını istedi. Kampanya, sosyal medya kullanıcıları tarafından duyurulurken bazı hayvanseverler de basılı görselleri otomobillerin üzerine bırakarak hayvanlar için uyarıda bulunuyor.

    Hayvanseverler, sokak hayvanlarının barınaklara kapatılması yerine kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra sokaklarda güven içinde yaşaması için önlem alınması gerektiğini de belirtiyor."

    Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25408737/

    Sağlıcakla kalın.


    ÖY / Eskişehir

    Kayayı delen ağaç...

    Güncelleme tarihi 20 Aralık 2012'nin son dakikaları. Kıyamete 5 kala...
    İlk yayın tarihi 2 Mayıs 2011

    "İşte böyle olacaksın, hiç olmadık yerde, dağın tepesinde tek başına bile kalsan dimdik! Köklerin kayayı delip geçecek, meydan okuyacaksın denize, dağlara. En güzel manzara da senin olacak, senin hakkın o!" demiştik şurada :



    Aşağıdaki ağaç da Eskişehir'den Mayıslar'a doğru giderken, Mayıslar'a 4-5 km kala hemen çay köprüsünü geçince görebileceğiniz bir kayanın üstünde. 
    Kayadır demememiş, toprağım yok ben nerede duracağım, suyum nereden gelecek dememiş,
    delmiş geçmiş.



    Kaya mı ağacı tutuyor yoksa ağaç mı kayayı? Belki de kökleri kayayı yamaca sabitliyordur. Doğanın dengesi müthiş...

    Ya buna ne demeli...

    14 Şubat 2012'de eklendi

    Hele buna ne dersiniz? (20 Aralık 2012'nin son dakikalarında eklendi.)

    Bu fotoğraf da benden. 27 Ekim 2012, İstanbul Fuar Merkezi otoparkı. Bitkinin çıktığı yere dikkatli bakınız. Beton ile asfaltın arasında kağıt bile giremeyecek kadar dar bir yerde... Sulayan yok, gübre veren yok, budayan, bakım yapan yok. Ama çıkmış oradan ve dimdik ayakta...



    Allah "Ol!" der ve olur...


    ...


    II. Raylı Ulaşım Sistemleri Sanayicileri İş Birliği - Güç Birliği Toplantısı

    II. Raylı Ulaşım Sistemleri Sanayicileri İş Birliği - Güç Birliği Toplantısı,  5 Aralık 2012 tarihinde İstanbul Ticaret Odası'nda gerçekleştirilmiştir.

    Organizasyonunu Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri (ARUS) Kümelenmesi ve İstanbul Ticaret Odası'nın gerçekleştirdiği bu etkinlikte ele alınan konular:
    1) Türkiye’de Raylı Ulaşım Sistemleri potansiyelini kullanarak yerli katkı oranının arttırılması,
    2) En az % 51 yerli katkı payı şartı ile Çin CSR firması tarafından üretilecek olan 324 adet Ankara metro araçlarında hedeflenen yerli katkı payına ulaşılması,
    3) Raylı Ulaşım Sistemleri ihalelerinde yabancılar için en az %51 yerli üretim şartının mecburi hale getirilmesi (offset) çalışmaları

    şeklinde olmuştur.

    Daha önceki benzer konudaki organizasyonlara göre çok daha fazla katılımcının ve firmanın ilgi gösterdiği bu etkinlik özellikle sektördeki ya da sektörde yer almak isteyen firmalar açısından son derece faydalı olmuştur.

    Özellikle, büyük demiryolu ihalelerinde yerli payının arttırılmaya çalışılması önemlidir. Daha önceleri olduğu gibi yerli katkı payı deyince, örneğin uçak alınınca, taahhüt edilen ofset yüzdesini doldurmak için patates soğan almak şeklinde değil, doğrudan doğruya işin özüne yönelik olarak imalatın, tasarımın, işçiliğin vs. Türkiye'de yapılacak olması son derece önemli ve gereklidir.

    Elbette böyle bir şart ortaya koymanın yanı sıra konunun takipçisi olmak da gereklidir. Taahhütün yerine getirilebilmesi için, yine yurtdışından getirilecek ürünlerin üzerine uyduruk bir Türk markası basarak Türk Malı'dır diyerek işe dahil etmek de doğru değildir. Bu tür davranışlar, bireysel zenginleşmeye yol açabilir fakat Türkiye'nin gelişiminin önüne de engel olur. Sonuçta doğrudan ya da dolaylı olarak herkes kaybeder, dünyadaki bu yarışta iyiden iyiye geride kalınır.

    Nitekim bu etkinlikte bu konular önemle vurgulanmıştır. OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Orhan AYDIN da konunun bizzat takipçisi olacaklarını ifade etmişlerdir.

    Sn. Şekib AVDAGİÇ açılış konuşmasını yaparken

    Sn. Yaşar Metin TAHAN, Bakanlığın Alt Yapı Yatırımları hakkında bilgi verirken

    Sn. Orhan AYDIN konuşmasını yaparken

    S. Ömer YILDIZ konuşmasını yaparken




    Etkinliğe katılan firmalar, kurum ve kuruluşlar:

    İstanbul Ticaret Odası
    ARUS (Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi)
    Ankara Sanayi Odası
    Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Alt Yapı Yatırımları Gen.Müd.lüğü
    İstanbul Ulaşım AŞ
    Bozankaya
    Durmazlar
    Rail Tur
    CSR
    EGO
    Kayseray
    TÜDEMSAŞ
    Eskişehir Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi
    OSTİM
    RAYDER
    TÜBİTAK
    KOSGEB

    Destekleyenler:
    TCDD
    TÜLOMSAŞ
    TÜVASAŞ
    TÜDEMSAŞ


    İlgili linkler:
    Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümesi http://anadoluraylisistemler.org/
    Eskişehir Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi http://www.rsc.org.tr/
    İstanbul Ulaşım AŞ http://www.istanbul-ulasim.com.tr/

    http://anadoluraylisistemler.org/tr/content/rayli-ulasim-sistemlerinde-en-az-51-yeli-katki/76

    "Life Vest Inside" isimli kısa filmin çözümü

    "Life Vest Inside" isimli "be cause kindness keeps the world afloat" mottolu kısa filmin çözümü



    Life Vest Inside isimli kâr amacı gütmeyen New York merkezli bir kuruluşun internet sitesinde güzel bir tanıtım videosu yayınlanıyor. Bu videoda "İyilik bul, iyilik yap" daha doğrusu "kibarlık gör, kibarlık yap" vurgusu işlenmiş. Dikkat "iyilik/kibarlık YAP iyilik/kibarlık BUL" DEĞİL!. Videoda bir insanın iyilik yapması için iyilik bulması gerekiyor gibi bir durum var. Aslında en son iyilik gören ilk iyiliği yapan olduğu, burada bir döngü olduğu için hangisi önce hangisi sonra geliyor biraz yoruma da açık işin aslı.

    Facebook aracılığı ile yayılan bu kısa film için "ARKADAŞLAR BU VİDEOYU ŞİDDETLE İZLEMENİZİ TAVSİYE EDİYORUM" denmiş cümledeki anlam bozukluğuyla birlikte.

    Ben şiddetle değil de dikkatle izledim. Benim bu kısa filmdeki tespitlerim bunlar. Haydin okuyalım:
    • Kaykaycı çocuğu elinden düşen dergi çocuğun canının yanmasından daha önemli. Önce dergiler toplanıyor bir yol işçisi tarafından. Çocuk da düz yolda nasıl düşüyorsa???
    • İyilik zinciri fosforlu sarı yelek giyen işçiyle başlar ve onunla biter...
    • Yol işçisi yardıma giderken arkadaki bankta oturmakta olan delikanlı koşup yardım edeceğine, "Nasıl olsa bir yardım eden bulunur" diye kalkıp gidiyor. Hadi gittin de be evladım içtiğin meyve suyunun karton bardağını da alıp ilerideki çöp kutusuna ataydın niye orada bıraktın!!!
    • İşçi de kaskını ve içeceğini, düşen çocuğa yardım edeceğim diye yere bırakmıştı. Filmin sonunda kaskı aldığını görüyoruz, inşallah çöpünü de almıştır yerden.
    • Haa, adamın fast-food dükkanından elinde boş içecek bardağıyla çıkması da ilginç...
    • Bu arada, yolun karşısında duran arkadaki arabaya ve önündeki pembeli kadına dikkat, birazdan yine karşılaşacağız bunlarla! Henüz arabanın bagajı da açılmamış bunu unutmayalım, birazdan geleceğiz.
    • 3 kaykaycı kız kaykaycı oğlana el sallayacağına Aysel GÜREL'in yabancı versiyonuna yardım etse daha iyi olmaz mıymış?
    • Sevimli kaykaycı oğlan Aysel GÜREL teyzesine yardım edeceğim diye, kaykayı bıraktığı aydınlatma direğinin yanında unuttu. Kızlar da bakınıyor hala...
    • Aysel GÜREL teyzem de elindeki bozuklukları kaykaycı çocuğa bahşiş olarak vereceğine niye parkmetreye atmak için bozuk para arayan kendini beğenmiş, ukala kıza veriyor ki? (Ukala? Bknz: 1:41 parayı alınca takındığı ifade)
    • Teyze parayı arayan kızı dürterken arkadan telefonda görüşme yaparak geçen kahverengi tşörtlü kızı not edin bir kenara.
    • Charlie'nin Melekleri filmindeki psikopat kötü adama benzeyen yalabık saçlı, takım elbiseli adama da yürü diyorlar, o da kamera ondan tarafa dönünce kapının önünden yürümeye başlıyor. Aynı anda aynı dükkanın vitrinine bakmakta olan pembeli kadın da aynı şekilde...
    • Saçları bol şöleli bu adam da Osmanlı zamanındaki şemsiyeli hanımefendilerin mendillerini düşürdükleri gibi göstere göstere düşürüyor elindeki haritayı...
    • Parasız ukala kız adama haritayı verip dönerken kahverengi tşörtlü kız karşı kaldırımdan koşarak sol tarafa doğru koşuyor; köpek gezdirirken çekimin yapıldığı yöne doğru meraklı meraklı bakan kızın yanından...
    • Hah! koşan kız kameranın görüşüne girince koşmayı bıraktı, konuşmayı da...
    • Yalabık saçlı adam, arabasından ağır bir çanta indiren bir adama yardıma giderken bankta oturan kadının gülümsemesi çok hoş!
    • 2 hotdog (sosisli) alana 1 şişe su (yarım litrelik) bedava. Yoksa sosisçi de,  orada oturan adam da zaten hep  oradaydı. Su verip yardım edecektin de madem niye birinin iki sosisli almasını bekledin bunca zaman?
    • Haa bu arada bizim ağır çantalı (çantanın da içinin boş olduğu çok belli ama hadi neyse) adam sosis almaya giderken pembeli kadın da dükkandan bir şey almadan, elleri boş çıkıyordu. 
    • Sosis alan ağır çantalı adam arabasını da kilitlemedi henüz.
    • Sosisle suyu verirken pembeli kadın da telefonla görüşüyor, hala ayrılamadı o dükkanın önünden.
    • Beleş sosisli bulan adam da kırmızılı kızı gözlüyormuş demek ki. Ne zaman kız oradan ayrıldı bizimki zıpladı yerinden, telefon için. Belki karnı beleşe doymamış olsa telefona göz koyardı ama o anki manevi havanın gereği o da yardıma koştu.
    • Kırmızılı kız kafeye doğru giderken yol işçisi de kazmasını yola doğru sallıyor ama ne kadar da yapmacık :) Zaten yolda en ufak bir kazı izi de yok ama hadi neyse...
    • Aaa bizim karizmatik yalabık saçlı adam takım elbise falan dememiş cafenin demir parmaklıklarına kıçını dayamış öylece dikiliyor. Az önce elinde kağıt bir çanta yok muydu bunun?
    • Kırmızılı kız çiçek buketini alırken arkadan geçen çiçekli tşörtlü kız, filmin en başında kaykaycı oğlana çarpmamak için kıvrak bir omuz hareketi yapan kız. Demek ki gideceği yere gitmiş geri gelmiş bir de bu kaldırımdan gidiyor ama nedense yine aynı yöne...
    • Telefonunu unutan kırmızılı kız hakikaten çok unutkan. Baksanıza bir buket çiçek alınca yanındaki promosyon tek gülü de almayı unutmuş. Neyse ki satıcı getirip veriyor.
    • Ahha! Yalabık saçlı adam gitmiş.
    • Amerikalı'ların ne kadar da müsrif tüketici olduklarını çiçek buketini alıp yüklüce bahşiş bırakan kadının masasındaki artan yemeklerden bir kez daha anlıyoruz.
    • Garson kız suyu götürürken çiçekli tşörtlü kız da cafeye gelmiş sipariş vermek için bekliyor. Demek ki buraya gelecekmiş filmin başından beri. Halbuki filmin en başında, kaykaycı oğlan yerden kalkarken yolun yaya geçidi olmayan kesiminden cafeye doğru geçiyordu...
    • Cafede en sağdaki masada oturan iki kişi objektife ne kadar da dikkatle bakıyorlar.
    • Adam suyunu içerken kaykaycı kızlar hala boş boş geziniyor. İllaki tv'de çıkacaklar ya her sahneye bir şekilde giriyorlar...
    • Suyu iki yudum da iç be görgüsüz adam!
    • Garson kız adama bedava su verdi diye bir kez daha fırça yemese bari. Neyse şef garsonun yüzü gülüyor, o da insafa geldi.
    • En sonda adam suyunu içtikten sonra kendi soluna bakarak kime selam veriyor çözemedim :(

    Filmden diğer notlar, sahne gerileri:
    • Yaya geçitlerinde trafik lambası olmamasına karşın tüm otomobiller yayalara saygısızlık etmeden duruyorlar. Öyle ki dikkat ederseniz yayalar yaya geçidine inerken sağa sola bile bakmadan kaldırımın doğal devamıymışcasına devam ediyorlar. Araç gelirmiş, sinirli sinirli korna çalarmış, küfredermiş, duramazmış bir de vururmuş gibi kaygıları yok. Medeniyet işte...
    • Bu arada her yaya illa ki yaya geçidinden geçer diye de bir şart yok. Bakınız kaykaycı çocuğun yerden kalkma sahnesi.
    • Kaykaya kasksız-dizliksiz binilmesi teşvik edilmese de yanlış olduğu vurgulanmamış.
    • Kaykaycı kızlar da amma da işe yaramazlar tiplermiş? Tüm film boyunca tüm olayların içinde olmasına rağmen kimseye üç kuruşluk faydası olmadı.
    • Garson kızın su doldurduğu cam sürahinin ağzı açık. Orada yol çalışması varken (yol henüz kazılmamış olsa da), sürahinin ağzının açık olmasını yadırgadım doğrusu. Toz kaçar, çiçek poleni kaçar değil mi?
    • Çekim ekibini dükkanların camından izlemek mümkün. Örneğin: Yaşlı teyze bozuklukları ukala kıza verirken yansıtıcı panoyu tutan set görevlisi; garson kız su doldurup yol işçisine götürürken ki kameraman...
    • Buna rağmen bir kerede çekilmiş izlenimi veren tek sekanslık kısa film hiç de fena sayılmaz, hakkını verelim.
    • Filmi üst üste birkaç kez izleyince, kameranın dönüp dumasından olsa gerek insanın başı dönüyor :) :)
    • Filmin oyuncuları ile yapılan ropörtaj şurada : http://www.youtube.com/watch?v=BCcB80Z2VQw
    • Çok şükür ki bizim insanımız yardımseverliğini henüz tamamen kaybetmedi. Burada gösterilen olayların çoğu bizde bir videoya konu olacak kadar bile önemli değildir, zaten mutlaka bir yardım eden bulunur. Adamlar basit bir olayı bile filmleştiriyor. Neymişmiş yerden düşen bir şeyi sahibine veriyorlarmış, yere düşen bir çocuğu kaldırıyorlarmış!!! Çok şükür biz de bu olay filmlere konu olacak kadar önemli olmadı henüz.

    Blogumuzun adı boşuna babaMONK değil. Sayfamızın başlığında bile yazıyor gereksiz ayrıntılara takıldığımız. Film hakkında benden bu kadar. Başka ilavesi olan varsa lütfen yorumlara yazsın.


    "Kindness, Don't just do it... Live it!"
    "Nezaket, sadece yapmayın... Yaşayın!"







    Kaynaklar: http://www.lifevestinside.com/

    Etiketler: iyilik, yardımseverlik, kibarlık, kısa film, hayat paylaşınca güzel, nezaket zinciri, çemberi, döngüsü, bumerang, kindness circle, loop, boomerang, özveri,


    AdSense'i Kandırma, Aldatma Yöntemleri

    AdSense'i Kandırma, Aldatma Yöntemleri (AdSense Cheating)
    (Siz kendinizi Google'dan daha mı akıllı sanıyorsunuz. Tek başınıza on binlerce kişiye karşı, kolay gelsin o halde...)



    Bir web sayfanız var ve buraya reklam alarak, hiç olmazsa alan adı kaydı (domain name registration) ve barınma (hosting) masraflarını çıkartmak istiyor olabilirsiniz. Gayet masumane bir düşünce. Burada herhangi bir sorun yok.

    Fakat sayfanıza 'özellikle de Google AdSense'den' aldığınız reklamlara, anlaşmaya aykırı şekilde tıklamaya/tıklatmaya çalışırsanız Google sizi affetmez. Kara listeye öyle bir girersiniz ki bir daha çıkamazsınız. Savunma falan da hak getire, burada demokrasi, hak hukuk adalet işlemez. Tecrübeyle sabit!!!

    Eğer ki bilinçli olarak, sayfanızdaki reklamlara kural dışı tıklıyorsanız, sitenize sahte hit sağlıyorsanız burada Google'ı da suçlamak pek adil olmaz. Kabahati kendinizde arayınız. Bu tür hareketler reklam verenlere biraz haksızlık olmaz mı?


    Peki Google sahte tıklamaları nasıl anlar. Bakalım mı hızlıca;?

    IP Adresinden:
    En ahmakça hareket bu olsa gerek. AdSense hesabınıza girerken kullandığınız IP'den web sayfanıza girip kendi reklamınıza tıkladığınız anda yakalandınız demektir. Sakın ola denemek için bile olsa kendi sitenizdeki reklama kendiniz tıklamayın. (Sizin yerinize sizin IP'nizden bir başkası tıklarsa da yasak!)
    Haa derseniz ki burası kocaman bir fabrika/üniversite/vs., yüzlerce bilgisayar aynı IP'den çıkış yapıyoruz. O zaman okumaya devam edin...

    Çerezler (Cookies):Çoğu sıradan kullanıcı sabit IP'ye sahip değildir. Özellikle evinizdeki ADSL bağlantı, modemin her yeniden açılışında yeni bir IP numarası alır. Unutmadan, her seferinde farklı bir IP numarası da olsa hep aynı havudan alacağı için birbirine yakın IP'lerdir ve havuzun (IP bloğunun) sahibi sizin internet sağlayıcınızdır. Bu da önemli bir ipucudur AdSense için.
    Kendi bilgisayarınızın IP'si değişiyor bile olsa browser'ınızın yani internet tarayıcınızın kaşesinde (cache) çerezler tutulmaktadır. Bu çerezlere sayfalar tarafından 'özellikle de Google AdSense' kayıt edilen bilgiler sizi ele verecektir. İşte bu nedenle hem aynı IP hem de aynı browserdan hep aynı sayfanın reklamlarına tıklamak önemli bir sorundur.

    Diğer Google Hizmetleri:
    Sadece AdSense hesabınızı dikkate alarak farklı IP'ler, farklı bilgisayarlardan hatta farklı internet tarayıcılardan bağlandığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Fakat unutmayın ki Google'ın internet dünyasında bir çok hizmeti var ve bunlar birbirleri ile iletişim halindedir. Şimdilik en bilinenleri: GMail, Google Takvim (Calendar), Google Arama Motoru (Search), Google Earth, Google Dosyalar (Documents), Google Toolbar, Google Talk, Google Sitemap, Google Desktop, Blogger, Google Haritalar (Map), AdSense, AdWords, Analytics, Youtube, ve sürekli artan diğer Google hizmetleri...


    Tıklama Şekli 1:
    AdSense reklam tıklamalarını bir çok şekilde analiz eder. Örneğin, "Neden bu bilgisayar hep aynı siteye giriyor ve hep bu sitedeki reklamlara tıklıyor? Dünyada milyarlarca internet sitesi varken..."

    Tıklama Şekli 2: ve neden kullanıcı doğrudan reklamın olduğu sayfaya erişiyor. Halbuki bu adresi bilmek o kadar kolay değil. En azından başka bir siteden refere edilmeliydi (yönlendirilmeliydi). Hiç olmadı arama motoru üzerinden gelmeliydi.

    Tıklama Şekli 3:
    ve neden kullanıcı gelir gelmez (burası önemli tekrarlıyorum 'gelir gelmez') hemen doğruca reklama tıklıyor ve çıkıyor. Sayfaya gelen birisi en azından sayfada bir süre kalarak içeriği okumalı, sağda solda biraz gezmeli ve sitedeki başka bir sayfadan çıkmalıydı.

    Tıklanma Oranı (Click-Through-Rate  CTR) ):
    Genellikle bir siteden reklama tıklanma oranı binde bir'dir. (1000'de 1'dir,  1/1000) Çok kaliteli, çok iyi sitelerde bile en fazla %1'e kadar çıkabilir. Eğer sizin sayfanızda bu oran yüksekse AdSense burada bir şeylerin döndüğünü hemen anlayacaktır.

    Coğrafik Konumunuz (Geo-Location)
    "Ne alakası var, internette coğrafi sınır mı olurmuş" demeyin bunun da bir önemi var. Sayfanızda erişimler hep aynı dar bir bölgeden geliyorsa, sitenizin ve dolayısıyla reklamlarınızın değeri (rank) düşer. Bir sitenin/reklamın değeri o siteye/sayfaya ne kadar farklı bölgeden, ülkeden ve IP'den bağlandığıyla doğru orantılıdır. Sayfanıza ne hikmetse hep de sizin mahallenizden bağlanılıyor ve reklamlara tıklanıyorsa kara listeye girersiniz.

    Reklamlara tıklanma ve satın alma oranı:
    İnternet sörfçüleri sayfanıza geldi, güzel. Bir de reklama tıkladı, ooo daha da güzel. İyi hoş da tıklayıp tıklayıp bir şey almıyorlar. Aynen mağazalarda olduğu gibi düşünün. Her gün yüzlerce kişi mağazanıza gelse sizi meşgul etse, sattığınız ürünleri denese, size soru sorup, pazarlık yapıp yapıp bir şey almadan gitse... Aynı durum burada da geçerli. Sayfanızdan reklamlar aracılığı ile bir siteye ulaşıp da o siteden alışveriş yapılmazsa, hatta siteye gelir gelmez 1-2 saniyede siteden çıkıp giderse sizin sayfalarınızın reklam değeri düşecektir.

    Arama motoru puanlamaları (ranking)Sitenizdeki sayfalarınız arama motorları tarafından indekslenmiş olsun. Sayfanızın kalitesine göre aramaların sonuç sıralamasında gerilerdeyseniz sayfanızın değeri(rankı) düşüktür. (SEO 'Search Engine Optimization' farklı bir yazı konusu, ayrıntıya girmiyorum)

    Sayfanızın rank'ı düşük olmasına rağmen ilginç bir şekilde hitiniz yüksekse ve reklam tıklama oranınız yüksekse AdSense "-hooop dur bakalım" diyecektir, emin olun. Çünkü siz farkında olmasanız da belki bir trojan, belki site link değişim programları, belki art niyetli birisi bu hareketi de yapıyor olabilir.

    Hitinizde kısa sürede aniden artış ve sonra yeniden normale düşme:
    Ortalama günlük hitiniz yüzler mertebesinde iken birden bire binlere, on binlere çıkıp ertesi gün yeniden ortalamaya düşerse orada sahte bir iş vardır. Muhtemelen suni bir şekilde hit almışsınızdır, bunun nedeni click satan siteler olaiblir. (PTC - Paid to Click siteleri). Hele hele bu hitler hep aynı adresten geliyorsa; boşverin aynı adresi aynı yerden (coğrafi bölge/site/IP bloğu) yönlendirilmiş on binlerce farklı IP'den bile gelse AdSense affetmez. Gıcık olduğunuz bir kişiye yapılacak iyi bir komplo yöntemi...


    Web sayfanızdaki reklamlara yönlendirme:
    "Buraya tıklayın", "Bizi destekleyin", "N'olur reklamlara tıklayın da azıcık para kazanalım",  "Her tık 1 kuruş", "Şu garibe 1 tık" gibi yönlendirici mesajlar; hele hele ziyaretçinin gözüne gözüne, mousunun imlecine imlecine gelen yönlendirmeler çok ama çok tehlikelidir...

    Sayfanıza etik olmayan reklam alma:
    Sayfanıza reklam veren bir platform aracılığı ile ya da doğrudan etik dışı (pornografik, anarşizm, terör içerikli, yasaklı siteler, şiddet içeren siteler, vb.) sitelerin reklamını almayın. Bu sitenizin ve reklamlarınızın banlanmasınıa (kara listeye alınıp yasaklanmasına) neden olur. Link paylaşım siteleri, PTC siteleri de yasaklı sitelerdendir unutmayın.

    SEO'da aşırıya kaçmak:
    SEO yapacağım diyerek kantarın topuzunu kaçırırsanız bu da iyi olmaz. Öyle ki örneğin Apple'ın ürünlerini sattığınız siteniz Google arama sonuçlarında Apple'dan bile önde çıkıyorsa pek sevinmeyin derim...

    -=(*)=-

    Burada bahsedilen yöntemlerin her biri tek başına yapıldığında belki AdSense'ı (pek tabii diğer reklam dağıtıcı siteleri) kandırabilirsiniz ama ola ki gaza gelip bir iki yöntemi üst üste denerseniz bittiniz siz. Google ve AdSense sizi öyle bir kara listeye alır ki tekrar belinizi doğrultmanız sayfanız ne kadar da kaliteli olsa en az 6 ay - 1 sene sürer...

    Bence eğer, başta da söylediğim gibi amacınız reklamlar sayesinde hayatınızı idame ettirmek değilse; (ki sıradan bir blog yazarı, site sahibi için zaten neredeyse imkansız) amacınız hosting ve alan adı masraflarınıza biraz olsun katkı sağlamak ise (ki bu masraflar öyle az buz da değil ha sayın okuyucu, anladın sen onu ;-) ) bu tür atraksiyonlara hiç girmeyin.

    Elbetteki sitenize reklam almak ayıp değil, günah hiç değil. İnternetin en zenginleri nereden kazanıyor zannediyorsunuz. Facebook, youtube, google vb. hizmetleri neden ücretsiz sizce? Sizi çekip size reklam izletmek için olabilir mi?

    Sayfada içerikten çok reklam barındırmak da çoğu zaman reklam verenlerce kabul edilebilir ama tercih edilmez. Bu durum sitenizin okunurluğunu azaltacağı için sandığınızın tersine hitinizi dolayısıyla gelirinizi de düşürür. Bence çok da fazla reklam almayın zaten, gerek yok; çünkü faydası yok. Bir ziyaretçi hangi reklama tıklayıp tıklamayacağını zaten iyi bilir.

    Bunun yerine kaliteli, özgün, çok okunan içerik sağlayın. Sayfanıza link verenlerin sayısı artsın, dolayısı ile rankı yükselsin. (Alın size küçük bir SEO tüyosu) Böylece sayfanızın hiti yükselir, belki arada bir reklamlara da tıklayan olur. Bununla yetinmeyi bilin. Sakın ha sakın yukarıda bahsettiğim yöntemleri denemeyin.

    AdSense'in ve diğer reklam verenlerin hızlıca tıklayıp okumadan kabul edip geçtiğimiz sözleşmelerini iyice okuyun. Farkında olmadan ihlal ediyor olabilirsiniz, dikkat edin. Aykırı davranırsanız ilkinde olmasa bile ikincisinde, üçüncüsünde mutlaka mimlenir hatta yasaklanırsınız. Böyle bir durumda içeride birikmiş reklam gelirinize de el konulabilir. (Tecrübeyle sabit)

    Haydin sağlıcakla kalın. Sizlere bol hit dilerim. Bol hit çok tık getirirmiş....


    Kaynaklar:
    Google AdSense
    http://www.cheatad.com/2006/06/14/how-google-detects-adsense-invalid-clicks/
    http://www.nenedir.net

    Auto Show 2012 izlenimlerim...


    Başka bir fuar vesilesi ile İstanbul'da bulunuyordum. Tesadüfe bakın ki aynı anda TÜYAP'ta Auto Show 2012 fuarı da varmış...  Bizim fuarı 18:00'da kapattıktan sonra Beylikdüzü'ndeki TÜYAP'a ulaşmamız bir saatten fazla sürdü. Ama neyse ki Auto Show saat 21:00'da kapanacakmış. Ben hala öğrenci olmam sayesinde ücretsiz olarak girebildim fuara. "-Bu saatten sonra para istemez" diye beraber geldiğimiz iş arkadaşımdan da ücret talep etmediler. Zaten mankenleri pardon arabaları seyretmek için sadece 2 saatimiz kalmıştı. Biz de son sürat daldık salonlara. Elimde fotoğraf makinesi ile arabaları incelemeye başladım; ilk fotoğraftan da gördüğünüz gibi...



    Neyse bundan sonrasını lafla anlatmayayım zaten okumazsınız. Siz en iyisi mi doğrudan fotoğraflara geçiniz. Fotoğrafların tamamını bizzat şahsen kendim ben çektim. (İçinde benim olduğum fotoğraf hariç pek tabi)




    Fuara dair detaylı bilgileri şu adreste bulabilirsiniz: http://www.istanbulautoshow12.com/

    Yerli tasarım spor otomobil: SAZAN

    Akşam olunca mankenleri de otomobilleri de kapatıyorlar ;-)

    Fuarda çekmiş olduğum fotoğrafları sayfanın altındaki slide-show'da inceleyebilir ve 4000x3000 (12 MP) çözünürlükte indirebilirsiniz. (Şu adresten de inceleyebilirsiniz: https://plus.google.com/photos/117997056447509332450/albums/5814003706998664993?authkey=CN_Lstep8PqBmwE )

    Fuara katılan otomobil firmaları: ferrari, bugatti, porsche, aston martin, toyota, yaris, mercedes, peugeot, skoda, volkswagen, hyundai, fiat, citroen, tofaş, audi, bentley, chevrolet, dacia, dr, ford, hasma, honda, infiniti, jaguar, jeep, jonway, kia, lamborghini, lancia, land rover, maseratti, mazda, mini, opel, renault, seat, smart, ssangyong, subaru, suzuki, tata, volvo, onuk

    İyi seyirler dileğimle..

    ÖY



    İnovasyon Türkiye Fuarı İzlenimlerim

    İnovasyon Türkiye 2012 Fuarı İzlenimlerim

    Fuardan genel bir görünüm
    Bu sene ilk kez düzenlenen İnovasyon Türkiye Fuarı, İstanbul Fuar Merkezi'nde 9uncu ve 10uncu Salonlarda devam etmektedir. 01-04 Kasım 2012 tarihlerinde büyük firmaların Ar-Ge ürünlerinin yanı sıra genç girişimcilerin geliştirmiş oldukları pratik icatları, özgün fikirleri de görebilmek mümkündür. Fuar aynı zamanda, fikri olup sermayesi olmayan genç girişimcilerle yatırım yapmak sermaye sahiplerinin buluşmasına da olanak tanımaktadır.


    Sanayi Fuarın katılımcıları arasında TÜBİTAK, KOSGEB, Teknoparklar, Ar-Ge Merkezleri gibi kurum ve kuruluşların yanı sıra, teknogirişim desteği almış KOBİ'ler, emekliliğinde boş oturmaktansa bir şeyler geliştirip, üretip patentini alan bireysel girişimciler de var. Fuarın en güzel tarafını da bence bireysel girişimciler oluşturuyorlar. Kendi ürünlerini tanıtmaya, ziyaretçilere duyurmaya çalışıyorlar. Tek amaç geliştirdiklerini satıp para kazanmak değil, örneğin bir okul yaptıracak olana patentini bedelsiz olarak devredecek mucitlerle de tanışmak mümkün bu fuarda.

    Protokol sırası
    Tüm protokol ve dinleyicilerin tavandaki camekana yansıyan görüntüsü.

    Özetle fuarın amacı, firma ve kuruluşların kendi ar-ge merkezlerinde veya Teknopark, Tekmer gibi teknoloji merkezlerinde geliştirilmiş en ileri ve en yenilikçi projelerinin fuarın ziyaretçilerine tanıtımını yapmak; girişimci kurum, kuruluş ve iş adamları ile işbirliği ortamı sağlayarak hızla üretim safhasına geçirilmesine katkıda bulunmaktır.

    Fuar  Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK ve Türk Patent Enstitüsü’nün desteği ile organize edilmiştir. Fuarın açılışı İnovasyon Gurusu Prof. Lord Kumar Bhattacharyya ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat ERGÜN tarafından gerçekleştirilmiştir.

    Prof. Lord Kumar Bhattacharyya açılış konuşmasını yaparken

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN açılış konuşmasını yaparken
    Kurdele kesim töreni

    Fuardan çeşitli icatlar...


    Fuarın en çok ilgi gören icatlarından birisi olan Simitmatik. Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü Bilim ve Teknoloji Merkezi'nin standında sergilenen bu otomat sayesinde simidimizi el değmeden ve sıcacık alabilmek mümkün. Bu cihazı düşünen, tasarlayan ve imal eden meslek lisesi öğretmenlerini ve öğrencilerini tebrik ediyorum. Ayrıca Bursa'ya okul yaptırmak isteyen bir hayırsever çıkarsa cihazın patentini karşılıksız verecek olmalarını da gönülden kutluyorum.
    Simitmatik ve haberini yapmakta olan Kanal D muhabiri

    Bir diğer ilgi çeken cihaz da lazer (laser) ile kumaş işleme ve kesme makinesi. Çeşitli tipteki kumaşın üzerine bilgisayar aracılığı ile girilen herhangi bir fotoğrafı kumaşın yüzeyini aşındırarak ya da delerek işleyebiliyor. Daha sonra da işi bitince kumaşın kenarlarını yine lazer yardımıyla makasa gerek kalmaksızın kesip çıkartıyor. Tüm bu işlemleri de saniyeler içerisinde gerçekleştirebiliyor.

    Cihaz lazer ile kumaşa baskı yaparken. Çıkan duman rahatlıkla görülüyor

    Ve blogumuzda da yer alan konulardan birisine gelelim . Bir çeşit mangal ya da kendi verdiği ismiyle "Marifetli Tel Izgara ve Mangal". Emekli Kimya Öğretmeni olan Sn. Süleyman ÖZER tarafından tasarlanmış, imal ettirilmiş ve fuarda sergileniyor. Patentini de almış Süleyman Hocam. Dikey Mangal'ın en büyük avantajı eriyen pişirilecek malzemenin dikine asılması sebebiyle eriyen yağların ateşe düşmemesi. Alttaki bir haznede toplanan yağlar ateşle temas etmediği için yanık kokusu ve duman oluşmuyor. Henüz malzemeyi otomatik olarak döndürme mekanizması olmasa da taktığımız şişleri elimizle kolaylıkla çevirmek mümkün. Biraz Tokat Kebabı mangalını andırsa da değişik bir tasarım. Ellerine, zihnine sağlık Süleyman Hocam'ın.

    Marifetli Tel Izgara ve Mangal (Dikey mangal)
    Bu arada tam yeri gelmişken hemen yazayım. Süleyman ÖZER hocam bu mangalı seri imalatla üretebilmek için; kendisine bir ortak, yatırımcı arıyor. Hiç olmazsa lisansını verecek. Yapmış olduğu patentli dikey mangalının yaygınlaşmasını istiyor. İlgilenenler için iletişim bilgileri:

    Emekli Kimya Öğretmeni Süleyman ÖZER / 0 532 303 86 14

    ORSTAN (Ocaklı Seyyar Tandır)

    Süleyman Bey'in fuarda sergilediği bir diğer icadı da tandır ocağı: ORSTAN (Ocaklı Seyyar Tandır) Kuyu kebabının portatif olanı gibi düşünebilirsiniz fakat burada etler basınçlı su buharı ile pişmekte. Kendiniz kuyu kebabı ya da tandır yapmak isterseniz bu aleti kullanabilirsiniz. Bu icadı da patentli diğeri gibi.
    Üçü bir arada: Süleyman ÖZER, Seyyar Tandır  ve Dikey Mangal

    Fuardan izlenimlerin özeti kısaca böyle. Bu fuarın daha da önemlisi fikirlerin devamlı olmasını diler tüm mucitlere başarılar dilerim.

    Fuarın resmi kapanış notunu okumak isterseniz tıklayınız.

    ÖY @ İstanbul / 03 Kasım 2012

    .

    "Leyla ile Mecnun" - "İşler Güçler" ortak oyuncular


    "Leyla ile Mecnun" ile "İşler Güçler" Dizilerinin  Ortak  Oyuncuları

    Erdal Abi çay bana!

    Pek fazla tv dizisi izlemem, bilhassa Türk dizilerini... Saçma geliyor bana ne yapayım, zevk işte. Fakat taktım mı tam takarım. Mesela geç keşfettiğim Leyla ile Mecnun. Bayram tatili iznimde, dizinin çekimlerinin yapıldığı Kireçburnu'nu gezmiştim. Meşhur sahnelerin çekildiği mekanlarda hatıra fotoğraflarım var. Gezilerimi bu sitede başka başlık altında toplamayı düşündüğüm için şimdi detaya girmiyorum.

    Bir de Behzat Ç. izlerim. Hele Behzat Ç. ile Leyla ile Mecnun'un ortak çekildiği efsane bölüm var ya bence Türk televizyon dizileri tarihinin en güzel sahneleridir onlar. Hem espriler, hem mekanlar hem de iki dizinin bu kadar güzel birbirinin içine geçmesi bakımından.

    Yaz döneminde bu iki dizi de tatile girince İşler Güçler'e takılmaya başlamıştım. Dizi çok tutunca yaz dönemi dizisi olmaktan çıkıp devamı da çekildi. Gayet de iyi gidiyor, umarım tadı kaçmaz. Gerçi ilk bölümlerdeki kadar espri sağanağı yok ama yine de dozunda.

    "İşler Güçler" ve "Leyla ile Mecnun", bilmeyenler için söylüyorum iki harika komedi dizisi. Bana göre esprileri de senaryosu da oldukça başarılı. Klasik şive esprileri, ayağı takılıp düşen adam komedisi yapmıyorlar. İnce göndermeleri, zekice kurgulanmış esprileri, bölümler arasına yayılmış konuları ve en önemlisi oyuncularının müthiş oyunculukları son derece başarılı. (NOT [16 Kasım 2012]: Az önce LiM'in 72nci yani 12 Kasım'da yayınlanan bölümünü internet üzerinden izledim. Bu bölümde şive esprileri, kahkaha efektleri kullanan diziler ile dalga geçmişler. İsabet olmuş) 

    Bir kaç bölümdür de Leyla ile Mecnun'dan ayrılan oyuncular İşler Güçler'de sahne almaya başladı. En başta Sadi Celil CENGİZ. LiM'de Telat Abi iken (Teletabi) İG'de kendini oynuyor, tabi "2+1"in "1"i olarak.

    Telat Abi (Sadi Celil CENGİZ)


    Sonra da LiM'in Tatlımbaş Leyla'sı Tuğce KURŞUNOĞLU, İG'de güzel kasiyer Serpil rolünde. LiM'de ilk ve orijinal Leyla'ya (Ezgi ASAROĞLU) benzerliği yüzünden katılmıştı sanırım ama tutmamıştı. Burada daha iyi oturdu rolü.
    Tatlımbaş Leyla - Kasiyer Serpil (Tuğce KURŞUNOĞLU)

    Son olarak da Leyla ile Mecnun'un ilk ve gerçek Leyla'sı Ezgi ASAROĞLU İşler Güçler'de yapımcının kardeşi Aslı BAYTAR rolünde.
    Leyla - Aslı BAYTAR (Ezgi ASAROĞLU)
    LiM, gerçek Leyla Ezgi'den sonra bir daha eskisi gibi olmadı, olamadı. Hiç biri aslının yerini tutmadı.
    Zaten üçüncü sezonda, ilk ikisine nazaran bambaşka bir dizi izliyor gibiyiz.

    Saçma sapan bir gerekçe ile ayrılmıştı diziden.

    Aslı BAYTAR karakterini daha ne kadar İG'de göreceğiz belli değil, herhalde izleyici tepkilerine göre rol alacak dizide. Eminim yapımcılar anket yapıyordur, forumları takip ediyorlardır hatta belki şu anda google'layarak gelip bu satırları bile okuyor olabilirler. O zaman ben kendi görüşümü söyleyeyim, Ezgi bu diziye yakışır...da; daha ilk bölümden Salih Abi perişan etti kızı. Kızın bir masumiyeti vardı o da bir tiner kokusuna gitti...


    Hazır yazmaya başlamışken StarTV'nin web sayfasındaki "küçük" hatadan da bahsedelim o zaman. Bakınız aşağıda, Ecevit rolündeki Büşra PEKİN ne kadar benziyor yapımcı "Şinasi YURTSEVER"e değil mi :)

     Bu ekran görüntüsü 15 Kasım 2012'de alındı, sonradan değişmiş olabilir.



    Esen kalın.
    ÖY @Eskişehir / 15 kasım 2012
    .

    "Cümhuriyeti Biz Böyle Kazandık"

    [10 Kasım 2012 tarihinde güncellendi. İlk yayın tarihi 3 kasım 2010]

    Bir yazım için internette tarama yaparken güzel bir fotoğraf buldum. Fotoğrafın büyük ihtimalle cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki bir Cumhuriyet Bayramı kutlaması sırasında çekildiğini düşünüyorum. [Cumhuriyetin 10. yılı kutlamalarında Uşak'ta çekilmiş. 10.11.2012] Çünkü kıyafetler, bayraklar ve maket top mermileri bana bu izlenimi veriyor.

    Benim asıl dikkatimi çeken ise başka bir konu. Aynı fotoğrafı değişik sitelerde de incelediğimde 3 farklı sürümünün olduğunu fark ettim. [ Orijinal fotoğrafın taranmışı yazının sonundadır. 10 Kasım 2012'de eklendi]


    Foto 1: Siyah-Beyaz

    Birisi siyah beyaz olanı ki kanımca “aslına en uygun” olanı bu.  Diğer 2 sürüm ise renklendirilmiş olanlar. Siyah-beyaz olan ile aşağıdaki 2 numaralı fotoğraf arasında küçük bir fark gördüm. O da renkli olanda en sağda orta yaşlı bir adam görünmekteyken nedense siyah-beyaz olan dâhil diğer iki fotoğrafta yoktur.

    Fakat benim dikkatimi çeken renklendirilmiş iki sürüm arasındaki daha önemli bir eksiklik.

    Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

    Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.



    Atadan kalma tohumlarımız;

    * Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
    * Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
    * Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
    * Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

    Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

    TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

    Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

    * Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
    * Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

    Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

    Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

    EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
    Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
    Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
    Hesap No: 6295240
    IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

    www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
    facebook.com/BugdayDernegi
    twitter.com/BugdayDernegi
    Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

    Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

    iyi bir tablet bilgisayardan neler olur?

    iyi bir tablet bilgisayardan neler olur?

    Fotoğrafları da bir diğer oyuncağım olan Android yüklü telefonumla çektim . O başka bir hikaye :)

    Adamın birisi "-Bir gün piyasada 100 USD'nin altında bilgisayarlar görebileceksiniz"  dediğinde "-Yok devenin nalı!" demiştim ama gelinen noktada yanıldığımı rahatlıkla görebiliyorum. Tabi hedefe ulaşabilmek için geleneksel bilgisayar tanımımızın değişmesi gerektiğini iyi idrak edememişim. Şu anda kolay ulaşılabilecek fiyatlara inen tabletlerin de birer bilgisayar olduğunu kabul etmek gerekiyor. Açıkçası geçen gün elime geçen Çin'den sipariş verdiğim 7"lik tablet bilgisayarı kullanınca görüyorum ki bilgisayar teknolojsi epey bir ilerlemiş. Evet, bunu benim gibi hayatının 20 yılından fazlasını bilgisayar başında geçirmiş birisi söylüyor.  Zaten bunu da herhalde ancak benim gibileri söyleyebilirdi. Yani bilgisayarların gelişimini yaşı ve mesleği itibari ile yakından takip edebilmiş birisi...

    Benim 5 yaşındaki oğlum OğulMonk bilgisayarı bu yeni almış olduğum tablet bilgisayar ile tanıyacak. Belki de klavye ve fareyi küçümseyerek hiç kullanmayacak. Halbuki 8086'lı DR-DOS kullanan ilk bilgisayarım da fareyi çalıştırdığım gün içim içime sığmamıştı. En büyük hayalim de amber renkli Hercule monitörlü (4 renk: Amber, koyu amber, parlak amber, ve siyah. S/B VGA bile değil yani...) bilgisayarımı tvye bağlayarak renkli olarak kullanabilmekti. Şimdi ise bu avuç içi kadar bilgisayarı HDMI çıkışından doğrudan LCD televizyonuma bağlayabiliyorum hiç sorunsuz. Hem ses hem de görüntüyü de aktararak...

    Elbette aranızda bunun öncesini de bilenler çıkacaktır ben sadece kendi bakış açımdan anlatıyorum. (Acaba aranızdan ENIAC'a kadar giden çıkar mı?)

    Neyse, bir bilgisayar dendiğinde ben koca bir kasa, arkası kocaman tüplü bir monitor, bir klavye, çarçaf gibi floppy disklerin takıldığı bir sürücü olarak tanıdım. "CLS, DIR çekmek" en büyük sosyal medyamızdı... Benim bilgisayarda çalıştırabildiğim en büyük (tek EXE'de) ve en faydalı program olan PC.EXE (PC Tools) 220KB büyüklüğe sahipti. Dikkat Kilobyte! Hele bir de bu EXE'yi bence PC tarihindeki en kıymetli programlardan birisi olan PKLITE ile sıkıştırınca 83 KB'a inmişti ya o ne büyük bir keyifti Allah'ım. Şimdi cebinde 16 Gb USB flash disk taşıyanların kafası bu keyfe basmaz ama o zaman benim harddiskim yoktu. Büyük bir lüks olarak çift sürücüye sahiptim. Bunlardan birisi 360 Kb, diğeri de 720 Kb'lık diketleri okuyan iki farklı sürücü. Tam yeri gelmişken PC tarihindeki diğer çok kıymetli programdan bahsetmezsem büyük haksızlık etmiş olurum: FD Disk. Bu mucizevi program 360 KB'lık disketlere 400Kb'a kadar ve 720 KB'lık disketlere de 800 KB'a kadar format atar ve FDRead isimli TSR'si ile bunların okunmasını sağlardı. Çok detaya girmeyeym ama bunu diskin silindirik yapsından dolayı ziyan olan sektörleri kullanarak yapardı. Neydi o günler peh peh peh...

    İşte benim bilgisayardan anladığım buydu. Geldiğimiz noktada ise tabletler sayesinde klavyeye fareye gerek yok her şeyi dokunarak halledebiliyorsunuz. Ekran çözünürlükleri, renk ve görünürlük kalitesi inanılmaz. İşlemci hızı, RAM benim ilk bilgisayarımdan kat be kat fazla, kıyaslanamaz bile. Sabit disk niyetin Mikro SD flash diskler kullanılıyor. Şu anda normali 16 Gb oldu, fazlası da mevcut. Zaten gerek de yok fazlasına. İyi bir internet bağlantınız varsa internet ortamında on-line sürücüleri kullanabilirsiniz. Zaten disk alanı niçin gerekir ki özel olup da internet ortamında bulamayacağınız dosyaları saklamak dışında... Çünkü kitap, program, video, müzik vs. artık hepsi paylaşım sitelerinde muvcut.

    Tekrar gelelim benim şu 7" lik tabletime. Aklıma gelmişken bu tableti 160 USD civarında bir maliyetle aldım fakat yakında fiyatı düşer. Zaten yakın özelliklerde olup 60 USD'ler civarında olan 7" lik tabletler de bol miktarda mevcut piyasada. Bunlar da ihtiyaca göre iş görürler, küçümsememek lazım. Yani giriş cümlemde bahsettiğim 100 USD'lık bilgisayarlar artık hayal değil, gerçek olmuş durumda. FATİH projesi de bunun bir yansıması zaten. Bilgisayar fiyatlarının bu derece düşmesinin bir nedeni teknolojinin gelişmesi, girdi maliyetlerinin düşmesi ise diğer bir nedeni de ücretsiz yazılımlar ve işletim sistemidir, söylemeden geçmek olmaz. Bizde yazılımın pek kıymeti yoktur çünkü ele alınabilir, masaya vurduğunda ses getiren bir şey olmadığı için fakat unutmayalım ki ABD'nin en zengin kişisi hala Bill Gates, hani şu yazılım satan adam.



    Bir türlü gelemedim şu benim tablete. Neyse bu sefer olacak galiba.

    • 7" ekran büyüklüğüne ve 1280x800 çözünürlüğe sahip
    • 1 GB ROM ve 1 GB DDR3 RAM var. Dahili 16 Gb SD disk var bir de ben taktım 16 Gb'lık Mikro SD (TF) disk
    • İşlemci canavar gibi: Amlogic 8726-M6 Cortex-A9 Dual-core ARMv7 Processor
    • Giriş ünitesi 5 nokta çoklu dokunmatik kapasitif ekran, gayet de başarılı
    • HDMI, Micro USB, kulaklık çıkışı
    • Önde 2 MP arkada ise 5 MP çift kamera  (Bu arada benim ilk dijital kameram 1.1 MP'di ve maaşım kadar para ödemiştim)
    • WiFi, BlueTooth
    • Gravitiy sensör
    • Android 4.0.4 işletim sistemi 
    • Dahili GPS YOK
    • GSM modülü YOK
    ....

    Reklamını yapmak değil amacım. Yazıya başlarken bu avuçiçi kadar aletle neler yapılabilir diye başlamıştım ama buraya kadar geldik. Peki bu cihazla neler yapılabilir, şöyle aklıma gelenleri çala kalem yazayım. Sizin de ilaveleriniz varsa yorumlara yazın.
    •  Dijital resim çerçevesi
    •  E-book
    •  Kamera
      • Video Kayıt cihazı
      • Fotoğraf makinesi
      • Görüntülü iletişim zamazingosu
    •  Media Player
      • DivX, MKV, AVI, ve ne varsa... video oynatıcı (HDMI çıkış desteği ile)
      • MP3 ve diğer bilimum format okuyucusu ile eskilerin Walkmani
      • Resim oynatıcı
    •  Oyun Makinesi
      • G-sensör destekli
      • 3D görüntü destekli grafik işlemci
      • Ses ve görsel yeteneği arttırılmış (?)
      • Dokunarak ve eğip bükerek oynanan bilimum oyunlar
    •  Internet Makinesi
      • internet gezgini
      • E-posta istasyonu
      • Streaming media oynatıcı (Video, ses)
      • İletişim 
        • Görüntü ve ses transferi
        • Telefon niyetine
        • Yazışarak anlık mesajlaşma
    • Ofise yazılımları
      • Doküman açma yazma (word, excel gibi)
      • Sunu hazırlama ve sunma
      • Sesli, görüntülü, videolu, yazılı not alabilme
    • Navigasyon 
      • Bu alette dahili GPS yok fakat olan sürümleri de var
      • Bluetooth GPS bağlanabilir
      • Harita programları 
    ...

    Görünen o ki bu cihaz sayesinde bazıları zaten bu cihaz fiyatında olan bir çok cihazdan kurtulacağım.

    Ne gada da güçük bi o gada da güzel...

    Esen kalın...

    Ö.Y. / 18.10.12 @ Eskişehir



    Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

    Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

    Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
    -=(RaideR)=-