9/30/2010 02:58:00 ÖS
acı biber, bahçe, biber, bukaşi, domates, gardening, gül biberi, marul, nano jel toprak, patates, pazar, saksı biberi, sandık, sandıkta patates, süs biberi
Bir hafta on gündür yurtdışındaydım. O yüzden bahçemle fazla ilgilenemedim ama aklımın bir köşesinde de her zaman bahçem vardı. Gelir gelmez küçük bahçemdeki beni bekleyen sebzeleri topladım.
Sanki pazar alışverişi yapmışım gibi topladığım 4 çeşit biber, domates, marul, numunelik tek bir fasulye ve patatesleri masaya gördüğünüz şekilde koyup fotoğrafını çektim. (Şimdi bu yazıyı yazarken farkettim ki aslında patlıcan da vardı ama onu masaya koymayı unutmuşum.)
En çok da patatesleri merak ediyordum. Toprağın altında olduklarından, ne durumda olduklarını hatta yetişip yetişmediklerini bile bilmiyordum. İnsan görmeyince merak ediyor tabiki.
14 Eylül 2010 tarihinde küçük bir kazı yapmış ve 45 gram :) patates çıkartmış daha sonra da kazı çalışmalarına ara vermiştim. Merakla kazı çalışmalarına kaldığım yerden devam ettim.
9/29/2010 07:14:00 ÖS
2010, almanya, berlin, demiryolu, fair, fuar, Innotrans, international, messe berlin, metro, seminer, trade, train, tramway, tren
Innotrans 2010
International Trade Fair for Transport Technology - Innovative Components, Vehicles, Systems -
Her iki senede bir Berlin'de; Messe Berlin Fuar alanında düzenlenen Innotrans 2010 Uluslararası Ulaşım Teknolojileri fuarına bu sene de çalışmakta olduğum firmayla birlikte 3. kez katıldım. Fuarın yapıldığı yer devasa bir yer. Bu sene 21-24 Eylül tarihleri arasında düzenlenen bu fuarı 4 günde tamamen gezmek mümkün değil. 2000 civarında katılımcı firma var. Hızlı bir tur atıp firmalar ve ürünler hakkında fikir sahibi olmak isterseniz belki yetiştirirsiniz. Fuar alanının büyüklüğünü hemen yanındaki futbol sahası ile kıyaslayarak anlayabilirsiniz.
|
Messe Berlin Fuar Alanı |
Fuar "transportation" yani ulaştırma üzerine. Fakat adamlar bizdekinin aksine ulaştırma deyince daha çok demiryolunu anladıkları için katılımcı firmaların neredeyese tamamı demiryolu üzerine çalışan firmalar.
Bu fotoğrafın hikayesi:
İki güzel bayan tam da bu binanın önünde birbirlerinin fotoğrafını çektirmektedirler.
Ben : A. Bey, şu kızlara söyleyelim de bizim de bir fotoğrafımızı çeksinler, hatırası olur.
A.S: Boş ver oğlum ya.
Ben: Ya hatırası olur, çektirelim.
A.S: Peki tamam.
Kızların işi bitince.
Ben: Could you please take our photo?
Kız: Yes, sure.
Ben:Hadi A. Bey.
A.S: (Şapkasını çıkartıp yeniden takarak. Saçlarda biraz azalma var, daha doğrusu 2-3 tel saç var). Which one is better? This one or like this...
Kız: Şapka kalsın amca....
Biz : ?? :) :) :)
Ben (içimden): Ulen iyi ki kızlar hakkında argo konuşmamışız....
|
Brüksel Hatırası |
Brüksel'de hiç yabancılık çekmedik. Kaldığımız mahalle de zaten Türk mahallesiydi. Elini sallasan Türk'e çarpıyor. Kırk yılda bir yabancı bir hatunla 2 cümle İngilizce konuşalım dedik o da Türk çıktı...
Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'de Growing Galileo 2010 Information Day toplantısındayım. Avrupa'nın her ülkesinden 500 civarında katılımcı, Galileo Projesi hakkındaki gelişmeleri öğrenmek, bilgi alışverişinde bulunmak,iş birliktelikleri oluşturabilmek için burada buluştular. Türkiye'den de ben dahil 4 kişi buradayız.
Esen kalın
Anadolu üniversitesinde düzenlenmekte olan Ulusal havacılık ve uzay konferansından bir sunuş. Dikkat çekici akademik çalışmalar ve sanayi uygulamaları da var. Fakat her zamanki gibi kullanıcı makamından, hedef kitleden hiçbir kimse yok. Ayrıca bu tür konferanslarda her zaman tanık olduğum sadece sunuş yapacaklardan ve onun alkışçılarından oluşan seyirci kitlesi durumu burada da mevcut. İlk sunuyu yapan şanslı! Kendi sunuşu biten genellikle kendinden sonraki sunuyu bile dinleme saygısını göstermeden hemen kaçıyor. İşte size Türkiye den bir akademik manzara...
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.
Artık vaktinin geldiğini düşünerek dün akşam oğlumla birlikte,
küçük bahçemde patatesleri ektiğim yeri kazdım yetiştirdiğim patateslerimi çıkarmak için. Aylardan beri heyecanla bekliyordum bu anı. Patatesleri ektiğim bu bölgeye önceden
bukaşi dökmüştüm. Bukaşinin etkisini de görecektim bu vesile ile. Çünkü ekimi yaptığım toprak inşaat kalıntıları da içeren son derece kötü; kumlu, kireçli hatta inşaat artıkları ile dolu bir yerdi. Burayı yarım metre kadar kazıp evde yapmış olduğum bukaşiyi karıştırmış daha sonra patatesleri ekmiştim.
"Yaşam bir yolunu bulur" yanlış hatırlamıyorsam Jurassic Park'dan bir sözdü bu. (Orijinali "I'm simply saying that life finds a way")
Evet yaşam bir şekilde yolunu buluyor. Aşağıdaki fotoğraf komşumun evinin önünde çekilmiştir. Geçen sene ezilen, patlayan bir domatesten dökülen tohumlardan kaldırım taşlarının arasına düşenlerinden çıkmış bir domates.
Ne özel ilgi var ne de bir bakım. Su bile verildiğini sanmıyorum, ama yaşam bir şekilde kendi yolunu bulmuş.
|
21 Ağustos 2010 |
Esen kalın.
Perlit dolu saksıda 2 kök patlıcan yetiştirmeye çalışıyordum. Saksı fazla büyük ve derin olmadığı için çok gelişemediler. Buna rağmen 1 adet patlıcan oldu yine de, fakat sadece 65 gram geldi.
Saksıyı biraz boşaltmak için patlıcan bitkilerinden birisini söktüm. Fakat doğanın mücadelesi muhteşem. Kökü sökmek hiç kolay olmadı. Çünkü kökler saksının dibindeki tel örgüye sıkı sıkı tutunmuşlar, tel örgü de söküldü silikonla tutturduğum yerlerinden.
|
Uff çok ağır... |
|
Kandırdım sizi, şaka yaptım hiç de ağır değil :) |
Söktüğüm bu bitkiyi bahçenin sınırındaki mazıların arasında açtığım bir çukura yeniden diktim. Umarım tutar.
Küçük bahçemde yağlık kırmızı biber sandığım biberlerim meğerse gül biberiymiş. İlk ürünlerimi topladım,
92 gram geldi iki avuç dolusu. Hafif acılar.
Esen kalın.
Öncelikle 11 Eylül 2010 cumartesi saat 20:15 itibari ile ramazan bayramınızı kutlar, birazdan yarı final maçına çıkacak olan basketbol milli takımımıza başarılar dilerim.
Daha
önceki yazımda domateslerimin hastalandığını ya da sıcaktan dolayı yandığını yazmıştım. Sıcaktan yanmış olma ihtimali -bence- daha ağır basıyor. Çünkü önce kurumuş yaprakları budadım. Hatta zayıf düşmüş domates bitkilerini kökünden söktüm. Sonra Bauhouse'dan almış olduğum ve diğer birkilerde de çok faydasını gördüğüm COMPO marka "Tüm Bitkiler için Sıvı Gübre"yi pompa yardımıyla yapraklardan uyguladım.
Bir hafta kadar sonra yeni sürgünler vermeye ve hatta çiçeklenmeye başladılar. Tabi rutin olarak köklerden sulamayı ihmal etmiyorum.
Domateslerde biraz olsun canlanma görünce umutlandım. Sonra aklıma mucizevi EM-1 geldi. Onu da tulumba suyu ile seyrelttikten sonra oğlumun uğurlu elleri vasıtasıyla yapraklara püskürterek uyguladım. Bu işlemi akşam üstü yaptım ki EM1'deki faydalı mikroorganizmalar ölmesin.
Şimdi beklemedeyim. Uygulamanın üzerinden henüz bir kaç gün geçmesine rağmen gözle görülür bir canlanma var. İnşallah sezonu kapatmadan biraz daha mahsul kaldıracağım. Gelişmeleri de burada yazacağım.
Esen kalın.
İlk önceleri güneşten dolayı kavruldu zannetmiştim ama galiba hastalandılar domateslerim. Yaprakları kurudu, meyve vermemeye başladılar. Sebebini bilmiyorum. Belirtiler aşağıdaki fotoğraflardaki gibi.
|
Domateslerde de lekeler var. |
Nazar değdi herhalde
küçük bahçeme. Nedenini ve çözümünü bilenler lütfen yorum bıraksın.
Esen kalın.
Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.
Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.
Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-