Dostlar, burası da benim blogum; vatana millete hayırlı olsun.
Neden mi Baba Monk? Monk diye bir dizi var; izlemişseniz bilirsiniz oradaki baş karakter "Adrian Monk" biraz! takıntılı bir adam.
Farkettim ki benzer yönlerim var. Hatta oğlumun da benzer huyları var. O yüzden ben "BABA" oğlum da "OĞUL" MONK :)
Çanakkale ile arasında tam 8530 kilometre mesafede yatıyor olsalar da onlar da bizim şehidimizdir. Siz de bir buket sanal çiçek hediye ediniz gönülden gerçek dualarınızla birlikte. Nasıl yapacağınız burada tarif ediliyor.
Altın Oran yani “Fi sabiti” 1.618, matematikteki üstün tasarım sayısıdır. Kalp atışlarımızda, DNA sarmallarının en ve boy oranında, kainatın dodecehadron adı verilen özel tasarımında, bitkilerin filotaksi denen yaprak dizilim kurallarında, kar tanesi kristallerinde, pek çok galaksinin spiral yapısında ve sayısız yerde Yaratıcı hep aynı muhteşem sayıyı kullanmıştır. Altın oran sayısı yani 1.618…
"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz.
Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...
Güney Kore'nin başkenti Seul'deyken pişmaniye yapan ustaları seyretmiştik.
Bir parça ballı şekeri nişasta ile katlaya katlaya, gerdire gerdire nefis bir pişmaniyeye çeviriyor usta eller. Bir yandan da İngilizce bir anlatımla olayı şova çeviriyorlar.
Yemesi nefis izlemesi keyifli...
Tatlı patates gerçekten de tatlı mı değil mi anlamak için tadına bakmak gerekir hiç süphesiz. Ben de öyle yaptım. Yurtdışından getirdiğim 4 adet morumsu pembe tatlı patatesin birisini gelir gelmez kızartıp tadına bakmıştık. Tatlımsıydı, şekerlenmiş gibi.
Sandıkta kendim yetiştirdiğim patateslerden yukarıda da görmüş olduğunuz tatlı patatesi bu sefer de haşlayalım dedik.
Fotoğraf makinesinin flaşı altında morumsu pembe tatlı patates
Aynı patatesin bir gece sonra gün ışığında flaşsız fotoğrafı
Haşlanmış
tatlı patatese fotoğraftan da anlaşılacağı gibi bir ısırık atıp tadına
baktım. Aynen haşlanmış kestane gibi yine de tatlı. Dolayısıyla kestan
şekerini andırıyor tadı hafiften.
Bu seneki patates
hasatından elimize geçen 4 lokmalık tatlı patates. Büyük olanı damızlık
olarak saklıyorum. Durmak yok seneye daha büyük bir hızla yola devam.
Üff be ne başlık oldu ama! Evet Kore'den dönerken, yanımda
marketten aldığım 4 adet mora çalan pembe renkli patates getirmiştim.
Bunlardan birini kızartıp tadına bakmıştık ailecek. Gerçekten de
tatlıydı, sanki pişirme yağına şeker katılmış gibi.
Diğer iki tanesini ise Mayıslar'daki zeytin bahçeme, yerli patateslerin yanına gömmüştüm ki hikâyesi işte burada. Fotoğrafı aşağıda.
Kalan sonuncusunu da ikiye bölerek KüçükBahçem'deki bir patates sandığına gömmüştüm. Bunun da hikâyesi tam burada. Fotoğrafı aşağıda.
Aynı
anda toprağa ektiğim yerli patateslerin epeyce yapraklanmasına rağmen
bu Kore'lilerde bir hareket olmadı epey bir zaman. Ben bunu sıla
hasretine bağlamıştım. Neyse ki uzunca bir süre sonra ilk filizlerini
toprağın üstüne, gün yüzüne çıkarttılar. Sonrasında da hızlıca boy
attılar. Hatta sulama yapamadığım için diğer patateslerin yaprakları
kuruyup dökülürken bizim tatlı Kore'liler gayet sağlıklıydı. Anlaşılan
sıcağı seviyorlar ve susuzluğa karşı dayanıklılar. Ayrık otlarına bile
karşı koyabilmişler.
Aynen koç yumurtası, yok yok boğa .aşşağı gibi değilmi?
Yerli patatesler toprağın sıkı olması ve ayrık otlarından dolayı fazla
büyüyememiş olmasına ve susuzluk nedeniyle çatlamasına rağmen topraktan
söktüğüm ilk tatlı patatesim tam 918 gram geldi.
Sanırım
tohum olarak gömdüğüm anaç patates irileşmiş. Fakat toprağın sert/sıkı
olması nedeniyle diğer kök uzantılarında yumru gelişimi olmamış.
Bu seneki sandıkta ve tarlada patates denemelerime Nisan ayında başlamışım.
Patatesleri toprağa gömeli 5 aydan fazla olmuş. Bu süre zarfında
Mayıslar'daki zeytin ağaçlarımın yanına gömdüğüm patateslerle fazla
ilgilenemedim. Ne sulamasını ne de yabani otları çapalamasını gerektiği
gibi yapamadım. Tam anlamıyla "Saldım zeytinliğe mevlam hayr'eyleye"
durumu oldu anlayacağınız.
Patateslerin yapraklandığı dönemden bir kare
Tarla
o kadar otlu ki patatesler arada kayboldu gitti, bir de üstüne üstlük
gerektiği gibi sulama yapamadığım için zavallıcıklar kurudu. Toprak da
fazla sert olduğundan zavallıcıklar pek gelişememişler, küçük küçük
kalmışlar. Sulama eksikliğinden de yumruları da çatlak çatlak ve memeli
oldu.
Zaten ayrık otları da büyümelerine müsade etmemiş ki, azıcık direnenin saplanmış kalbine mızrak gibi...
Mayıslar'daki
bahçemize ektiğimiz patateslerden pek bir verim alamadık hiç olmazsa
KüçükBahçem'deki sandıkları açalım da bakalım dedim.
Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.
Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.
Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim. -=(RaideR)=-