Makinist Yemeği

Bir demiryolu emekçisi Sn. Ahmet TUĞRAL'ın nezdinde tüm makinistlere selamlarımla...


Ne zamandır trenle seyahat etmemiştim, tren sevdalılarının tabiri ile "trenim gelmişti". Şu anda, bu satırları yazarken şu an 6:45 Yüksek Hızlı Treni ile Eskişehir'den Ankara'ya doğru gitmekteyim. Bu soğuk Ocak sabahında, yaklaşık 250 km/sa hız ile seyretmekteyken dışarı baktığımda görebildiğim sadece sis. 


Dışarıyı seyrederken aklıma eskiden lokomotiflerde yaptığım tren seyahatlerim geldi. Bir zamanlar (ben de artık bir zamanlar lafını çok kullanmaya başladım. Yaş 35'i geçti diye midir ne?) daha sonradan Teknoloji Büyük Ödülü'nü de alacak bir projede çalışırken projenin Ar-Ge (Araştırma Geliştirme) aşamalarında çok defa lokomotifle seyahat etme şansına sahip olmuştum. "Şansını" derken zannetmeyin ki lokomotif ortamı çok konforlu,  pilot köşkü gibi de havalı. O daracık ortamın sıcaklığını, uzun yolculuklardaki keyfine doyum olmayan muhabbetleri, makinist çayının lezzetini bilen neden şans dediğimi anlayacaktır. Yoksa daracık, kışın soğuk, yazın sıcak, gürültülü ve bol sarsıntılı hepsinden önemlisi yüzlerce yolcuyu taşımanın verdiği sorumluluğun stresi her santimetrekaresine işlemiş markizde seyahat etmek herkesin tercih edeceği bir şey değildir.

Makinist A.TUĞRAL kazana kömür atmaya ara vermiş yemeğini yerken.. Çayının demliği, sefer tasının hemen üstündeki dumandan kararmış matara.
Şimdi bir depoda emekliliğini yaşayan buharlı lokomotiflerden birisinin ocağı(Sn. Ali AKSIN'ın izniyle)

Makinist çayı dedik az önce; lezzetlidir, içmesi bambaşka bir keyiftir. Namı demiryolunun uğramadığı yerlere de ulaşmıştır. O uzun yolda sadece baş makinist ve yardımcı makinistten oluşan lokomotif halkının en önemli yol arkadaşlarındandır. Makinistler yol üzerinde hangi çeşmenin çayının güzel olduğunu bilirler suyu oradan alırlar. O çay hiç eksik olmaz markizde. Bismillah deyip de makinenin koltuğuna oturduğunda ilk yaptığı işlerden biridir çay suyunu koymak bir makinistin. Sanılmasın ki çay için bir de yanlarında tüp taşıyorlar, lokomotiflerde sırf bu iş için birer çay ocağı vardır. Zaten makinistlerin tek lüksü de budur lokomotifte. Yanlarında tüp taşımasalar da çay, şeker ve bardak taşırlar. Mutlaka da yanlarında yedeği vardır olur da benim gibi bir misafirleri gelir diye. Yardımcı makinistin en önemli görevlerinden birisidir çayı demlemek, her daim hazır bulundurmak ve baş makinistine çay servisi yapmak. Bu iş gocunulacak bir görev değildir aksine bir onurdur. Sadece baş makinistine değil misafirlerine de bu hizmeti yapmaktan hiç gocunmazlar. Yüzlerce kez lokomotifte gittim geldim, bir kez bardağımı yıkadığımı hatırlamıyorum. Yıkatmazlar. Çayı demlemek, bardaklara doldurmak, şekerini atıp karıştırmak, servisini yapmak, boşu geri almak ve yıkamak o işin bütünüdür. Size sadece çayı içmek kalır; hani derler ya bardağı da ağzımıza tutacaklar neredeyse... İşte böyledir markizin ortamı. Trenle normal bir yolcu olarak vagonda, koltuğunda oturan bilmez bunları. Trenin en önünde gitmek demiryolunun sağını ve solunu değil de önünü görmek bambaşka bir keyiftir. Aynı zamanda son derece de riskli bir iştir. O kadar yola gittim yine de her hemzemin geçitte yüreğim ağzıma gelir acaba aracın biri sabredemeyip de bariyerlerin arasından demiryoluna çıkacak mı diye. Çünkü böyle bir durumda trenin durma şansı yoktur. Sonra okursunuz gazetelerde tren otomobile çarptı diye, sanki tren otomobilin yoluna çıkmış da gidip vurmuş gibi...

Aşçılık yeteneği özellikle de nefis salataları ile bilinen bir başka demiryolu emektarı makinist Ayhan KILCI

Peki makinist çayını duydunuz ya da şimdi okudunuz da hiç "Makinist Yemeği"ni duydunuz mu? Hadi biraz zihninizi yoklayın, hiç düşündünüz mü bu adamlar lokomotifte ne yer ne içer diye. Hadi biz yolcular restorant vagonuna oturup istediğimizi yiyebiliriz de gecesi gündüzü belli olmayan, "yarım saat ihtiyaç molası" verme fırsatı olmayan makinistler bu ve benzeri doğal işleri nasıl hallederler? Ben söyleyeyim madem.

Makinistlerin çayı kadar olmasa da meşhur birer de çantaları vardır. O çantalarda demliği, bardağı, çayı-şekeri, kaşığı-çatalı, misafirhanede kalacağı için geceliği, tıraş takımları gibi kişisel eşyalarının yanında bir de sefer tasında (ya da benzeri kaplarda) yiyecekleri vardır, muhtemelen her yola çıkarken olduğu gibi eşleri tarafından hazırlanan. Bu alicenap insanlar yemeğini de paylaşmaktan hiç tereddüt etmezler misafirleri ile. Öyle olsa yanlarında fazladan çatal kaşık taşırlar mı zaten?

Sadece kendileri ve misafirleri için değil geçtikleri ıssız doğadaki canlılar için de yiyecek taşırlar. Bir gün elinde 6-7 tane ekmekle çıkagelen bir makiniste "-Amma da oburmuşsun, nasıl yiyeceksin o kadar ekmeği?" diye sorduğumda yanıt vermemişti. Daha sonra, Balıkesir-Bandırma arasında (Savaştepe-Soğucak tarafları olsa gerek) dağın tepesinde kimsenin geçmediği ve geçemeyeceği yerlerdeyken o ekmekleri camdan parça parça dışarı attığında anlamıştım. Tabi ya dünyada sadece biz insanlar yokuz ki, başka canlılar da var yaşam mücadelesi veren. Onları da düşünmek lazım. Benim hiç aklıma gelmemişti ama yıllarca gece gündüz o yollardan gide gele her metresini adım adım bilen makinistlerin dostudur oradaki canlılar. Eminim dağdaki birçok hayvan trenin hangi saatte geçeceğini bile öğrenmiştir de artık kendisini ona göre hazırlıyordur rızkımız çıkar mı acaba bu trenden diye.

Bir başka demiryolu emektarı makinist Adnan Veli DEMİRÇINIK kurdu kuşu beslerken
...

Neyse Sincan'ı da geçtik 5-10 dakika kaldı Ankara Gar'a. Benim için de iyi oldu bu kısa yolculuk. Hem tren yolculuğunu özlemiştim; hem de çoktandır aklımda olanı yazmış oldum. Benim için bir gönül borcuydu "makinist yemeği"ni yazmak.
...

Notepad++'ı kapatmadan; lokomotife öyle her önüne gelen çıkamaz ha, özel izin lazımdır. Markizde bulunmak hem kişinin kendisi açısından, hem makinist hem de trendeki yük ve yolcuların güvenliği açısından bir risktir. Benim de TCDD'de adıma verilmiş özel iznim olduğu için, görevim gereği çıkabiliyordum makineye.

Bazen lokomotif bazen makine dedim yazımda. Demiryolcular makine derler. Benim burada bahsettiğim makineler kırküçbinlikler (43000, TOSHIBA), otuzüçbinlikler (33000), yirmidörtbinlikler ve yirmiikibinlikler (24000, 22000). Yüksek Hızlı Tren'in de markizinde çok seyahat ettim. Onlar farklı, YHT'lerde makinistin çayını hostesler getiriyor, yemeğini zaten acıkmaya bile fırsatı olmadan vardığı istasyonda yiyor. Amma ve lakin gel gör ki YHT'nin çayı demleme değil poşet çay...


Yolunuz açık olsun...

4 yorum:

Bu yazıyı kaleme alırken,sanki o günleri yaşıyorsunuz Sayın BABAMONK,gerçekten 32 yılımı bu mesleğe vermiş birisi olarak Markizde yaşananları birebir aktarmışsınız,emeklerinize sağlık,
Bu yazınızı sosyal paylaşım sitelerindeki bir çok Demiryolu Gruplarında da yazarsanız(Bu link'i vererek)bu ortamı bilmeden farklı gözle bakan insanları da aydınlatmış(!)olursunuz.İnşallah bu ortamı tekrar yaşarsınız diyeceğim ama Hızlı Tren haricinde diğer Trenlerde de değişimler olmaya başladı,özellikle H.PAŞA ANKARA arasında ki yolcu Trenlerinde de bunu daha iyi hissedeceksiniz.Makinistler artık pek yemek taşımıyorlar,Markizde yemek yapmıyorlar artık,Devlet 1 Yıldır(Mart 2011 den beri)yolculuk süresine göre öğün yemekleri dağıtımı yapmaktadır.Ama özel Misafirler(!)için birşeyler de yapılabilmektedir.işte bu artık büyük bir şanstır.inşallah bu şansı da yakalarsınız.
BOL BOL TREN'İNİZ GELSİN :))

Yazının tamamı şurada--> http://www.babamonk.com/2012/01/makinist-yemegi.html#ixzz1ifSrDKfs

Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık BabaMonk.

Hayatımın 8 yılı aktif yardımcı makinist olarak geçti. 4 yıl oldu ayrılalı. Ama makinede demlediğim çayların tadı hala damağımda. Size başka bir ilginçlik anlatayım. Bir işimiz nedeniyle Tavşanlı'dan Eskişehir'egitmiştik. Dönüşte Afyon-Eskişehir treninin jeneratöründe çay demledim. Eşimden gelen ilk tepki "Evde neden böyle çay demlemiyorsun" oldu hemen ardından "Benim demlediğim çay neden böyle lezzetli olmuyor" dedi. Bende "e evdeki çayıda böyle sarsıntılı demleyebilirsen aynı lezzeti alırsın" demiştim.

Benzer Yazılar

Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-