Kene hafif geldi bir akrebi deneyelim...

Sağ el ve sağ ayak bileğimden akrep soktu. Olayın üzerinden yaklaşık 5 saat kadar geçti. Şu an bu satırları yazarken hastanedeyim.

Onlar da bizim şehidimiz...

Çanakkale ile arasında tam 8530 kilometre mesafede yatıyor olsalar da onlar da bizim şehidimizdir. Siz de bir buket sanal çiçek hediye ediniz gönülden gerçek dualarınızla birlikte. Nasıl yapacağınız burada tarif ediliyor.

Kendiniz Yapın: Tenekede Tavuk Pişirme Aparatı

Tenekede tavuk pişirebilmek için kendiniz evde malzemelerle son derece basit ve pratik bir aparat yapabilirsiniz.

Altın Oran ve Kabe

Altın Oran yani “Fi sabiti” 1.618, matematikteki üstün tasarım sayısıdır. Kalp atışlarımızda, DNA sarmallarının en ve boy oranında, kainatın dodecehadron adı verilen özel tasarımında, bitkilerin filotaksi denen yaprak dizilim kurallarında, kar tanesi kristallerinde, pek çok galaksinin spiral yapısında ve sayısız yerde Yaratıcı hep aynı muhteşem sayıyı kullanmıştır. Altın oran sayısı yani 1.618…

Mangal çeşitleri - Akla ziyan tasarımlar

"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz. Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...

İyi Bir Tabletten Neler Olur?

Bir tablet bilgisayar evdeki hangi cihazların yerine geçebilir?

Taşyününde (rockwool) Şeflera (Beş Parmak) Bitkisi Köklendirme



Yaprakları parmak şeklinde açıldığı için Beş Parmak ismi verilen ev bitkisinin yurtdışındaki diğer bir adı da Şemsiye Ağacı'dır. Araliaceae bitki grubuna dahil olup 200 kadar çeşidi olmasına karşın ülkemizde de en çok Schefflera arboricola türü evlerde yetiştirilmektedir. Yabancı dildeki yazılışının okunduğu gibi Türkçe Şeflera da denmektedir.


Yukarıdaki görsellerdeki şeflera bitkileri Prag Valisinin residansında bulunmaktadır. Fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir. İnanmayan (niye ki!) şuradan kontrol edebilir--> Mayor's Residence

Burada  şeflera bitkisinin ne olduğunu, neye benzediğini kısaca tanıttıktan sonra taş yününde yaptığım yapraktan çoğaltma işlemini fotoğraflarıyla aktarmaya çalışacağım. Çoğunuzun bildiği üzere taş yünü, bitkilerin kolayca köklenmesini sağlayan çoğaltma (clonning) ortamlarından birisidir. Bazalt, kireç gibi kaya türlerinin yüksek sıcaklıklarda eritilmesi ve kalıplara püskürtülerek soğutulması ile yapılır. Gözenekli yapısı ile nemi tuttuğu, köklerin rahatlıkla hareket etmesini sağladığı için topraksız tarımda da kullanılır.


Daha önceki bir yazımda Çin'de getirttiğim üzeri yazılı dekoratif bir fasulyeyi taş yününde çimlendirmiştim.


Fotoğrafta da görülebileceği gibi, iyi bir köklendirme sağladığı için bizim veletlerin kırdığı bir şeflera yaprağını Cultilene marka taş yününe tabiri caizsa "saplayarak" köklendirmeyi denedim. Daha önce şeflera bitkisinin nasıl çoğaltıldığına ya da köklendirildiğine dair herhangi bir bilgim ya da tecrübem yoktu. Bu sitenin amacı denemelerimi paylaşmak malumunuz, bunu da deneyerek görmek istedim.


Taş yününde köklenmeye başladığını görünce bir saksıya aktarmıştım. Bitki tutmasaydı yaprakları teker teker dökülüyor; bu hala diri durduğu için merakıma yenildim saksıyı devirdim.

Henüz 2-3 ay kadar vakit geçmişti ki bizim şeflera yaprağının kökleri kabına sığamamış saksının şeklini almış. Köklerdeki toprağı silkeleyince kök oluşumu daha da net görünür oldu.



Merakımı giderdim, gördüm ki bizim şeflera yukarıya toprağın üstüne bir şey hissettirmeden saksının içinde iyice köklenmiş. Söylemeyi unuttum galiba, köklenmeyi desteklesin diye yaprağı önce Clonex Jel'e daldırıp taş yününe öyle saplamıştım. Bunun da olumlu etkisi olmuş belli ki.

Sonra nazikçe şefleramı yeniden saksıya yerleştirdim. Umarım zarar vermemişimdir ama ne yapayım meraklıyım işte dayanamıyorum, tutup tutmadığını anlamak için yerinden söküyorum. Rahmetli dedem de diktiği fidanları 2-3 gün sonra tutup tutmadığını anlamak için yerinden sökermiş. Bizde ırsi galiba..

Yeni sloganımız: 
"Bahçecilik hobi değil, tedavi edilmesi gereken bir takıntıdır. Tedavisi ise topraktadır..."


Yararlanılan kaynaklar:
.

Mutlu Son: Noel Baba Tutuklandı...

Memlekette başka dert kalmadığı için BBC gibi her konuda araştırma ve açıklama yapma zorunluluğu hisseden sorumluluk sahibi mevki sahiplerinden Keşan Müftüsünün “Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Ama doğru dürüst birisi olsa kapıdan girerdi” sözlerinden sonra her yerde aranan Noel Baba pek çok yerde yakalandı.

Yakalananlardan bir tanesini aşağıda görmektesiniz:

Konuyla ilgili diğer twitleri ve basın açıklamaları da şöyle:

  • Keşanlı Ali Destanı out Keşanlı Müftü Destanı in
  • Noel Baba adam olsa bacadan değil kapıdan girerdi, ne o is pas içinde hediy emi olur? Geyik desen kiremitleri kırdı zaten. Ayıptır, yapma etme.
  • Sanki bizde adam gibi kapıdan gelip hediye veren çok da bir de elin Noel Baba'sına kızıyoruz. Adam hiç olmazsa çatıdan bacadan uğraşıp geliyor bir de üstüne hediye bırakıyor...
  • Rasim Ozan çıkıp Noel Baba'ya "Şerefsizsin işte abicim, ŞE-REF-SİZ-SİN" demeden bu tartışma bitmez, bitemez.
  • Keşanlı müftünün "Noel baba yok" açıklamasından sonra, zemzem suyunun içinde kafa yapıcı gizli bir madde olduğuna inancım daha da arttı.
  • Adam ol cübbeni giy, Eyüp Cami'ne gidip tövbe et. Bundan sonra da Cumaları ihmal etme!
  • Noel Baba adam mısın lan sen? Geyikleri yine evin önüne parketmişsin, çağıracam bu sefer çekiciyi.
  • Baransu'nun elindeki Noel Baba ile ilgili tüm evrakları bir bavul ile Keşan Müftüsüne testlim ettiği açıklandı.
  • Noel Baba’dan Keşan müftüsüne jet yalanlama: “Adam olsaydınız da beni bacadan girmek zorunda bırakmayaydınız!”
  •  Hem sen bir kere adam olsan o saçını sakalını keser, o külahı çıkartır takke takar hacca giderdin be...
  • Noel Baba akıllı olsun akıllı! Siz geyik öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!!!
  • Sabah Noel Baba’yı bacadan girerken yakaladım. Çektim karşıma konuştum. Sakalından utan dedim. Sonunda imana geldi.
  • Keşan Müftüsünden fırça yiyen Noel Baba hırsını Şirin Baba’dan alır; utanmaz adam yaşını başını aldın komünistsin, kırmızı don giyorsun:)
  • Birkaç yıl önce Beyazıt’ta şişme Noel Baba’yı bıçaklayan gençlerle Keşan müftüsü arasında bir bağ olabilir mi acaba?
  • Aldım Noel Baba’yı karşıma “Oğlum, eve bacadan girilir mi, yeri geliyor donla geziyoruz. Anamız var bacımız var” dedim. Utandı, ağladı.
  • Noel Baba için ‘Adam olsa bacadan girmezdi’ diyen müftüye #muftumedokunma kampanyası açılan ülkede yaşıyorum.
  • Lüleburgaz müftüsü, “Hepimiz Noel Baba’yız!” demiş. İşte bize böyle adamlar lazım, helal olsun.
  • “O Noel Baba buraya gelecek!” - Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri
  • Noel Baba gören masum müftü...
  • Noel Baba adam değilsin.
  • Ben sana Noel baba olamazsın demedim, adam olamazsın dedim.
  • Çarşı Noel Baba'ya karşı.
  • Terör suçlusu olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Noel Baba kırmızı bültenle aranıyor.
  • Hepimiz Noel Babayız...
  • Soruşturma kapsamında Noel baba’nın eve nerden girdiğini incelemesine, adam olup olmadığına ilişkin ren geyiklerinin dinlenmesine...

  • Noel Baba’nın düzgün biri olmadığı anlaşıldıktan sonra Türk adaletine teslim edildi.
  • Ben sana Noel Baba olamazsın demedim, adam olamazsın dedim. (Keşan Müftüsü)
  • Keşanlı Müftü’nün Noel Baba açıklamasına soruşturma açılması, müftünün sözleri kadar komik. Gülüp geçemiyoruz hiçbir şeye galiba!
  • İki gündür yüzümüzdeki gülümsemenin baş müsebbibi Keşan Müftüsü’nü seviyorum.
  • Bence de kabahat Noel Baba’da.
  • Keşan Müftüsü’nün sözleri üzerine Noel Baba açıklama yaptı: Daha da gelmem Keşan’a.
  • Bacaya not yazacam:Sevgili Noel baba,adam gibi kapidan gel,bak dedikodu oluyo
  • Ve ama şimdi "noel baba türk" diye iddia edenler türklüğe hakaret davası filan açmasın müftüceğize?
  • Diyanet Keşan Müftüsü’ne soruşturma açmış. Mizaha darbe vuran bu girişimi kınıyorum!
  • Süperman adam olsaydı, tayt giymezdi-The Müftü.
  • Noel Baba adamsa Keşan Müftüsü’nü ziyaret eder, şahsi bir husumetinin olmadığını medyaya açıklar.
  • Ben 7 yaşındayken Noel Baba çok istediğim maket gemiyi getirmişti. onu kimse gözümden düşüremez (abimin aldığını biliyordum ama olsun).
  • ulan memleketce neye destek verecegimizi karistirir olduk. depremzedeye, gazetecilere, yazarlara, azinliklara, noel baba'ya, kitaplara...
  • "Noel baba adam değil." -Keşan müftüsü "Eşcinseller terörist." -İçişleri bakanı "İzmir gavur." -Başbakan "Noluyo lan?" -Ben
  • İçeride yakalarsak katli vacipmi sayın müftüm :)
  • Noel Baba artık baca kalmadı ona göre ADAM gibi kapıdan gel :)))
  • Bence "noel baba dürüst olsa kapıdan girerdi" lafından ziyade "kuranda evlere kapıdan girin yazıyor, o neden bacadan giriyor ki" daha bomba.
  • Noel Baba düzgün olsaydı kırmızı giymezdi bir kere. ''HOHOHO'' da edep yoksunu bir gülümseme ayrıca.
  • Getirdiği oyuncaklaa da hep Çin malı
  • Sanırsın Keşan Müftüsü 'Hristiyanlara ölüm' dedi.
  • Keşan Müftüsü'nün Noel Baba şaşkınlığı sonsuz. "Kuran-ı Kerim'de; 'Evlere kapıdan girin' diyor. Neden bacadan giriyor ki?"
  • pişt, noel baba hayaliymiş, öyle biri yokmuş ve iyi biri değilmiş:)
  • "Noel baba adam olsaydı, bacadan değil kapıdan girerdi" buyuran Keşan Müftüsü için Nihat DOĞAN'dan gelsin: "ALİM buysa kral benim".
  • Noel Baba'nın sakalı meğerse sahteymiş, pamuk şekeri takıyormuş.
  • noel baba düzgün kişilik olsaydı bacadan girmezdi delikanlı gibi kapıdan girerdi hediyeleride sapık gibi gece koyup gitmezdi
  • Noel Baba duzgun bir sahsiyet olsaydi bacadan degil kapidan gelirdi.neyin kafasini yasiyorsunuz siz? Soyleyin bizde icelim:)
  • Müftünün açıklamasından sonra,yılbaşı kutlamasına Noel Baba önlemi olarak salonun ışığını açık bırakıp gidiyorum,olur ya kapı pencere dalar!
  • noel baba'nın bacadan girme sorunsalı yanında,noel dışında yılın geri kalanında ne yaptığını da bilmek hakkımız,müftü haklı hanımlar beyler!
  • ne biçim adammış bu noel baba ya , kapıdan kovsan bacadan giriyormuş ayıp ya :)


 Bak üzüldü adamcağız, yapmayın böyle şeyler şu yaşlı adama biraz saygılı olun.


NOT: Yukarıdaki mesajlar haber sitelerinden derlemedir, bir kaç tane de bizim katkımız olmadı değil...

Mutlu yıllar.

KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...

KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...

KüçükBahçem'deki KüçükSeram'ın açılışını yapmıştım 17 Aralık 2011'de. Daha orada sera falan yokken; biberleri, domatesleri, patlıcan, peppino ve altın çilekleri söktükten ve bahçeyi kabaca çapalayıp temizledikten sonra; KüçükBahçem boş durmasın diye birkaç avuç kara lahana ve turp tohumu serpmiştim. Turplar ve lahanalar kendilerini gösterir gibi olduğu vakit de üzerlerine serayı oturttum.

Seranın altında daha korunaklı olduğu için Eskişehir'in meşhur soğuk ayazından fazla etkilenmediler, yavaş yavaş büyüyorlar burada.


Tohumları düzenli olarak ekmeyip avuç avuç serpiştirdiğim için rasgele yerlerde çimlendiler. Arada bir bazılarını sökerek ayıklıyorum ki birbirlerinin büyümesine engel olmasınlar.


Bu fotoğrafları da çekeli bir hayli zaman oldu, şimdi biraz daha seyrekler ve biraz daha büyümüş haldeler turplarım.



Bu yazıyı yazarken aklıma geçenlerde gözüme takılan bir haber geldi: Turplar Vadisi. Günümüzde iletişim kanallarını doğru ve akıllıca kullananlar (akıllıca kullanmaya pek de gerek yok aslında Google Abiye sorunuz: Doğuş ve saksısı) bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyorlar. Bunun güzel örneklerinden birisi de, Türkiye'nin turp ihtiyacının yüzde 70'ini karşılayan Osmaniye'nin Kadirli ilçesi çiftçilerinin çekmiş olduğu "Turplar Vadisi" isimli iki bölümlük kısa video. Bu video sayesinde hem ilçelerini hem de ürünlerini büyük kitlelere tanıtmış oldular. Tebrik ediyoruz kendilerini.

Turplar Vadisi 1. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=wwHNz1fAR2c
Turplar Vadisi 2. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=uO0Vh5HmBJY

Her şey gönlünüzce olsun.

Sobalı evde büyüyenlerin dikkatine...

Az önce çay molasında arkadaşlarla doğalgaza gelen zamlar hakkında konuşurken laf döndü dolaştı çocukluğumuzun sobalı evlerine geldi. Tek bir kare karikatürde bu kadar mı güzel anlatılır o günler. Bakınız aşağıdaki karikatüre.



Karikatürdeki ayrıntılar da aşağıda listelenmştir. Siz de ekleyiniz:

http://www.serkansarp.com/?tek=350  adresinden, blog sahibinin tespitleri:
Görebildiğim detaylar: Pencere parmaklıkları, perdeler, perdelerin altında yerinden çıkmış priz, elma soyup yiyen anne, büyük ihtimalle küçük papağanlardan, televizyon üstü ineği, başlı başına bi alıp eskiye götüren kanepe, üzerinde uyuyan baba, baba arkasında kıçı değdirince açılan ve kapanmak bilmeyen kapak, babanın ayakucunda ders çalışan atletli kardeş, çantası ve kalemliği, hatta gönyesi, ters dönmüş terlik, soba, boruları, tellere asılmış giyim ürünleri ve kapağındaki maşa, üzerinde kaynayan ibrik, arkasına kuruması için koyulan ayakkabı, ahşap televizyon ve önündeki ekmek yiyerek izleyen en küçük kardeş, onun hemen yanındaki yuvarlak çiçekli örgü paspas, sobadan altından çıkan kül şeysi, elektrikli soba, anne örgüsü, gül, kapı üstündeki karınca duası ve en sağlamı: kapıya tırmanan, eşofmanının ağı yırtılmış kazaklı ben. Kaçırdığım var mı?

Bunlar da Babamonk'tan:
  • Kurum akarsa diye soba borusuna asılmış ve telle tutturulmuş kesik şişe dibi.
  • Duvara çakılan çivilere alelade tellerle tutturulmuş soba boruları.
  • Televizyonun mobilya desenli büyük ihtimalle formika kaplı kasası. Kuvvetle muhtemel Siyah-Beyaz tv.
  • Televizyonun arkasındaki TRT bandrolu
  • Kalemlik, yine o yılları anlatan silindirik ve fermuarlı. Yanında da yarım daire gönye.
  • Kanepenin gözündeki Kuran-ı Kerim ve kurmalı saat (kuvvetle muhtemel Nacar marka ve horozlu tavuklu)
  • Kanepenin üstünde normalde ıvır zıvırlar, bayramlarda da şeker/fıstık konulan tepsimsi şey. Burada tesbih bulunuyor.
  • İçerideki odada yatağın altına tepilmiş file desenli çamaşır sepeti
  • Kanepenin bir ayağının altına dengeyi bulsun diye sıkıştırılmış katlanmış gazete kağıdı.
  • Kanepenin kenarına muhtemelen ufaklığın yapıştırdığı çıkartma.
  • Kanepenin üstünde dört köşesinde bulunan süslerden birisi kırılmış
  • Televizyonun üstündeki inek biblosunun da ön sağ ayağı kırılmış. Ufaklık kırmıştır büyük ihtimall
  • Yarım ekmeği kemirmekte olan ufaklığın çorap ayağından çıkmış gidiyor
  • Dökülen külleri tutmak için sobanın altına serilmiş gazete
  • Duvardaki saat de Türkiye Gazetesi'nden kupon biriktirilerek alınmış
  • Yolluğun deseni ve ucundaki püsküller
  • İç perde ve dış perde ayrıntısı harika 
  • Yerdeki marleyler, rengi bile bizim evdeki ile aynı
  • Sobanın arkasaındaki ayakkabı da ertesi gün sabahında sıcacık giyebilmek için herhalde. Ayakkabıyı dışarıda unuttummuydu ne üzülürdüm, ayağım buz gibi olurdu...

Bir de soba üzerine kurusun diye konmuş kabak çekirdeği, kestane ya da mandalina kabuğu hiç bilemedin iki dilim ekmek olsaymış…

...ama yine de helal olsun çizen çok iyi çizmiş. (Umut SARIKAYA imiş çizer, ellerine, zihnine, hafızasına ve hayal gücüne sağlık)

Hala gözümüzden kaçan varsa siz ekleyin yorumlara.


Bu arada aklıma gelmişken; Çocuklar Duymasın dizisinin çok eski bir bölümünden bir diyalog:
haluk: bizim zamanımızda, çok eskiden (ana! çok eskiden ha) soba yakardık evde, üzerinde kestaneler, oh ne güzeldi o günler.
havuç: ana! salonun ortasında ateş mi yakıyordunuz.

Elbette hala sobalı evde yaşayanlarımızın da sayısı az değil. Her kış sobadan sızan karbonmonoksit nedeniyle ölenlerin haberlerini üzülerek okuyoruz hala. Benim şu anki evim doğalgaz kaloriferli. Bu zamlardan sonra belli mi olur belki biz de koyarız salonun ortasına kovalı bir soba.


Herşey gönlünüzce olsun, bayramlar o günlerin tadında yaşansın.


****** GÜNCELLEME [27.12.2011]******

Ne güzel cahildik,

Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...

Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi...

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur... Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.

Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar... Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası...

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı... Domates de... Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar... İçeride huzur... Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda... Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk...

 Dünyanın en ileri zekalı gerisi, Prof. Zihni Sinir'den "Bütün ihtiyaçlara cevap veren soba procesi"

Anonim.

****** -o- ******

Brezilya Ağaç Üzümü - Jabuticaba


Bu gövdesini böcekler istila etmiş gibi duran ağaç, meyvesini gövdesinden veren Brazilya Üzümü ya da orijinal adıyla Jabuticaba. Bu tür şeylerde latince isim olmazsa olmaz diyorsanız bu da latince adı: Myrciaria cauliflora. “Çiçek açar” anlamına gelmekteymiş.

Ben gidip yerinde canlısını görmedim ama bir yerde fotoğrafları denk geldi biraz google'ladım. Öğrendiklerimi sizinle de paylaşayım istiyorum.

Mersingillerden, sulu bir yaz bitkisiymiş. Bu özelliğinden anlaşılıyor ki suya ihtiyaç olan sıcak yerlerde yetişiyor aynen karpuz gibi. Allah her şeyi bir amaç için büyük, evrensel sisteme uygun olarak yaratmış nitekim. Sadece Güney Amerika'da bulunan bu ilginç ağaç özellikle Paraguay, Arjantin ve Brezilya'da bol miktarda bulunmaktaymış.

Meyveden önce ağacın gövdesinde çiçekler açıyormuş aşağıda da görebileceğiniz gibi.

Sanki gövdeye pamuk yapıştırılmış gibi değil mi?

Sonra çiçekler büyüyünce de içinde meyve oluşmaya başlıyormuş. Önceleri yeşil olan Jabuticaba meyvesi sonra kararıp tam anlamıyla morarıyormuş.





Her ağaç 2 yılda bir meyva veriyormuş. Blueberry - yabanmersinine benzeyen meyveleri dalından koparılıp yenebildiği gibi kurutularak da tüketilebiliyormuş. Bir meyvenin çapı yaklaşık 4 cm  kadar ve içinde de 4 adede kadar büyük tohum içermekteymiş. Çilekten biraz daha büyük olan meyvaları uzun süre saklanabiliyormuş.  Meyveleri taze olarak ya da konserve, dondurma, şerbet, komposto ve şarap yapılarak tüketilebiliyormuş. Sağlık için de faydalı olduğuna inanılan Jabuticaba, bademcik, astım ve ishalde kaynatılarak tedavi amaçlı da kullanılıyormuş. Kaynatılıp içilmesi astıma, kan tükürmeye, dizanteri gibi rahatsızlıklara iyi gelmekteymiş. Bademciklerinde iltihap olanlar tarafından iltihabı hafifletmek için kullanılıyormuş ayrıca. Meyvede dzhabotikaby çeşitli antikanser bileşeni bulunmuş.

Hergün yeni bir gelişmenin duyurulduğu kanser araştırmalarında bu madde de araştırmaya değer.






Brezilya Üzüm Ağacının anavatanı Güney Amerika;  özellikle de Brazilya, Arjantin, Paraguay ve Bolivya. Buna karşın Kuzey Yarı kürede don olmayan, ılıman iklimli bölgelerde de çok sınırlı sayıda da olsa ticari olarak yetiştirilmeye başlanmış. Ağacın büyümesi çok yavaş, 12 metreye kadar boylanabiliyormuş. Aşılı ağaçlar 5 yılda meyve vermeye başlarken tohumdan yetişenlerin meyveye gelmesi 20 yılı buluyormuş. Bu özelliklerinden dolayı bonzai yapımına da uygun bir ağaçmış.

Bitki güneşli ya da yarı güneşli ortamda, iyi dranajlı hafif asidik ve sulu toprakta yetişmekte ve kökleri sığ olduğundan toprağın nemli olması donmaması gerekmekteymiş.

Meyve hakkında wikipedia şöyle bahsetmiş kısaca:


The Jabuticaba (Myrciaria cauliflora (Mart.) O.Berg.) (also called Brazilian Grape Tree, Jaboticaba, Jabotica, Guaperu, Guapuru, Hivapuru, Sabará and Ybapuru) is a fruit-bearing tree in the family Myrtaceae native to Minas Gerais in southeastern Brazil grown for the purple, grape-like fruits it produces. Other related species in the genus Myrciaria, often referred to by the same common name, are native to Brazil, Argentina, Paraguay, and Bolivia. The fruit is purplish black, with a white pulp; it can be eaten raw or be used to make jellies and drinks (plain juice or wine).

Benden bu kadar meraklısı biraz da Google Abi'ye sorsun, aşağıdaki linklere bakıversin...

Kaynaklar:
http://en.wikipedia.org/wiki/Jabuticaba
http://www.crfg.org/pubs/ff/jaboticaba.html
http://www.tradewindsfruit.com/jaboticaba.htm

Dünya yuvarlak diyene sakın inanmayın !


Yüzyıllar boyunca dünyanın düz olduğuna inanıldı. Aksini söyleyenler ise Allah'a karşı geldiği, içine şeytan kaçtığı düşüncesiyle asıldı hatta yakıldı. Vatikan'ın yani Hristiyan dünyasının lideri bile hatasını daha bir kaç sene önce kabul etti, meğerse dünya düz değil yuvarlakmış...

Peki ya şimdi gerçekten de dünyanın yuvarlak olmadığını söylesem ne dersiniz? Acaba beni de yakmaya kalkarlar mı yoksa dinden mi afaroz ederler?



Ben söylemiyorum, bilim söylüyor. ESA'nın (European Space Agency) dediğine göre gerçekten de Dünya sandığımız gibi yuvarlak değilmiş. En son verilere ve 3B modellemelere göre, denizler ve atmosfer hesaba katılmadığında dünya bir sıkımlık çamur parçası gibi yamuk yumuk bir şey. 

Yukarıdaki animasyonu internet tarayıcınız görüntüleyemiyorsa bir de şuradaki linki deneyin -->
http://www.esa.int/esa-mmg/mmg.pl?b=b&type=A&single=y&start=12

ya da youtube'da şurada -->
http://www.youtube.com/watch?v=ThcMzqlSwYo


Bu görüntüler ESA'nın GOCE uydusundan alınan veriler sayesinde elde edilmiştir. GOCE uydusunun özelliği, dünyadan uzaklığından ziyade yakın olması. Şu an yörüngesi dünyaya en yakın olan uydu olarak biliniyor. Bu uydu dünyadan sadece 254,9 km irtifada dolanıp durmaktadır.

Animasyondaki kırmızı ve mavi renkler dünyanın ideal geoid/jeoid yapısından sapmaları işaret etmektedir. Kırmızı ve sarı renkler ortalama yerçekimi yüzeyinin üstünde, mavi renkler ise altında kalan bölgeleri işaret etmektedir.

Şayet denizlerde rüzgar, dalga, gel-git olayı veya akıntılar olmasaydı, bu su kütlesinin alacağı ideal şekil jeoid yüzey olacaktı. Okyanusdaki gelgitlerin, deniz seviyesinin değişiminin ve buzdağlarının hareketlerini ve iklimlere etkisini anlayabilmek için jeoid hariatsı son derece önemli bir göstergedir.



Ansiklopedik anlamıyla geoid: "Kıtalar boyunca kesintisiz olarak uzanan, düzeltilmemiş ortalama deniz seviyesi (MSL) ile çakışan, dünyanın yerçekimi alanındaki eşit potansiyelli yüzey." anlamına gelmektedir.

Geoidin biçimi, yerel yerçekimi bozuklukları (rüzgar gelgitleri, tuzluluk, akım, vs.) nedeniyle düzensizdir ve ağırlık yönü her noktada geoide dikeydir.  Bir diğer tanımla Dünya'nın, Güneş'ten koptuktan sonra kendi ekseni etrafında oldukca hızlı sayılacak bir şekilde dönmesiyle oluşan "merkezkaç" kuvveti yerin, ekvator kısmının şişkin, kutuplar tarafının basık olmasına neden olmuştur. Dünya'nın kendi ekseni etrafında dönerken kazandığı şekil hiç bir geometrik şekle benzemez. Dünyamızın bu özel, kendine özgü şekline "Geoid" (Jeoid) denilmiştir.

TÜBİTAK'a göre jeoidin tanımı:




Kaynaklar:
http://www.esa.int/esa-mmg/mmg.pl?b=b&type=A&single=y&start=12

http://www.cnnturk.com/2010/bilim.teknoloji/06/29/yercekimini.olcen.dunya.haritasi/581660.0/index.html
"UYDULAR YOKUŞ ÇIKARLAR MI?", http://www.sismikhaber.org/yazar.asp?yaziID=6695
"JEOİT KAVRAMI VE BELİRLEME TEKNİKLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME", Hakan AKÇIN, Niğde Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, Cilt 4 Sayı 1, (2001), 37-50
Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 2008

Eyyyy Fransa, nereden nereye...



19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.

O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.

Mektupta şöyle denmektedir:

"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi
bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:

"Fransızlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."

Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir."

Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.

Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:

"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip , hadiseyi temsilen kutlarlar.


Bu da Kanuni'nin Fransa kralına gönderdiği mektup:

Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva'sın.

 Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz. Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz. Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın. Allah'ın istediği ne ise olur. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz. Böyle biliniz.



Şimdi bu sebeple olsa gerek, her fırsatta biz Türkler'den kendilerince itikam almaya çalışıp her fırsatta kalleşlik yapmaları... Gün gelir devran döner; bugün benim cumhurbaşkanıma açmadığın telefon bir bakarsın sen aradığında da açılmaz...

Unutmadan, aşağıdaki fotoğraf da Fransızların marifetlerinden. Daha dünya bunları unutmadı,  unutmayacak da...





KüçükBahçem'in Küçük Serası


Günlerden bir gün, KüçükBahçem'deki son ürünleri de topladıktan sonra kışın bahçede ne yapsam diye düşünürken aklıma sera yapmak geldi. Öncelikle bilindik büyük alışveriş merkezlerindeki minik seraları inceledim. Sonra da internet taraması ile pratik, portatif sera yapımlarını araştırdım. Gördüm ki çok değişik şekillerde ve maliyetlerde kendi kendine sera yapmak mümkün.

Bahçe tipi hazır imalat seralar bir hayli pahalı olabiliyor, bence satın almaya da hiç gerek yok. Kendimiz fazla zorlanmadan basit bir sera yapabiliriz.

Hem kendi kendine yapmış olmanın keyfi bir başka...

Çalakalem kabataslak bir şekil çizdim. Ölçülerini kendi KüçükBahçem'e göre belirledim.


Sonra gidip bir yapı malzemesi mağazasından gerekli malzemeleri satın aldım. İşte fotoğrafı ve listesi:
16 m 0.20 çaplı PPRC boru
12 adet T (0.20 çap)
 6 adet 45 derecelik dirsek (0.20 çap)
 1 adet artı (artık teknikteki adı neyse...)
15-20 adet boru klipsi (0.20 çapa göre)
 PVC yapıştırıcı
Sudan, ısıdan etkilenmeyen güçlü bir bant
10 m2 kadar kalın, saydam naylon


Gerekebilecek alet edevat ise şunlar:
(Aslında boruları eklemek için ısıtıcılı özel kaynak makineleri kullanıyorlar. Fakat bende böyle bir cihaz olmadığı için eldeki cihazları kullandım.)
Borunun uçlarını inceltmek için taşlama makinesi
Boruları kesmek için bir kıl testeresi ya da dekupaj testere
Her zaman lazım olacak, 1 adet sabit boyalı kalem
Şeritmetre
Yerine göre gerekirse bir adet perçin aleti ve bir miktar perçin
Sıcak silikon tabancası ve yeteri kadar silikon çubuk
1 demlik çay (lazım olacak)
ve en önemlisi iyi bir asistan. Bende iyi ki OğulMonk var.


Asistanımızla birlikte boruları ölçülerimize uygun olarak işaretledikten sonra testeremizle düzgün ve temiz bir şekilde kesiyoruz. Kesilen boru parçalarının uçlarını taşlama makinesi ile bir miktar inceltiyoruz. Taşlama makinesi yoksa bir zımpara ya da eğe ile de aynı işi görebilirsiniz fakat sizi bir hayli uğraştırır.



Eklemeleri yapmadan önce, değerli komuşumun tavsiyesi üzerine dirsekleri ve T'leri makarna gibi iyice bir kaynattım ki ısıdan dolayı genleşerek borular daha rahat girebilsin. Fakat kullandığım PPRC borular zaten sıcak su iletiminde kullanılmak üzere yapıldığından beklediğim kadar esnemedi, genleşmedi. Eğer siz farklı tipte bir boru kullanacaksanız ısıtma işlemi sizde daha faydalı olabilir.


Oynaya oynaya patates hasatı

Biz balkonda, KüçükBahçem'de sandıkta 2 kg patates yetiştirdik mi seviniyoruz, ya bu adam ne yapsın?
N'apacak zil takıp oyanayacak elbet. Traktör mü? Haa oo tarlanın yabancısı değil kendi kendine gider zaten..

İzliyoruz ve oynuyoruz bir yandan, haydiii
Videoyu çekenin de oynayanın da eline, göbeğine, emeğine sağlık...


Çalışmazsa diye videonun linki burada -->http://www.youtube.com/watch?v=to9VJ98ghno
Türkünün sözlerini ben ancak bu kadar anlayabildim. Tekrar tekrar dinleye dinleye de bir hal oldum, her tarafım oynar oldu. Yanlışsa, eksikse yorumlara bırakın lütfen.


Ocağın batmasın patates

Ocağın batmasın patateees

haydi

yaz gelince ekeriz
güz gelince sökeriz
sen olmasan patates
üç öğün biz ne yeriz

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

tutturdunuz bir kanser hastalığı
Kiledereye Alacasara
Kaymaklıya Derinkuyuya
Attınıza varya
Urgan ile Arabı...

Derinkuyu Kaymaklı
Çiftçi hevesini aldı
Alayaşar Kiledere
Postalar hava aldı

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Söylediğiniz yalana
Siz inanıyor musunuz dostlar?

Patatesin kökünü
Ekemedim ekini
Traktörün tekeri
Sattım seni ...

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Yalanınız batsın var ya
5 yıl cezalarda dolandırdınız
bu ...



Bizi izlemeye, okumaya devam edin; her şey gönlünüzce olsun...


Patates çeşitleri, patates türleri: Adora, Agata, Agria, Alaska, Alpha, Anais, Anna, Ari, Atlas, Banba, Binella, Carlita, Caspar, Condor, Cosmos, Cycloon, Desiree, Dorado, Elfe, Elodie, Fabula, Fasan, Felsina, Fianna, Florice, Granola, Hermes, Hertha, Impala, Innovator, Isola, Jelly, Konsul, Korrigane, Lady Claire, Lady Olympia, Lady Rosetta, Latona, Laura, Lola, Lyra, Marabel, Maranca, Marfona, Melody, Milva, Mondial, Morene, Obelix, Opal, Orla, Pamina, Panda, Pasinler 92, Pepo, Planta, Provento, Quinta, Ramos, Ranger Russet, Remarka, Resy, Russet Burbank, Safrane, Sante, Satina, Shepody, Slaney, Soleia, Solide, Tomensa, Universa, Van Gogh, Velox, Verdi, Victoria, Alegria, Borwina, Everest, Gala, Louisana, Madeleine, Orchestra, Safari, Triplo

Kore Pişmaniyesi

Güney Kore'nin başkenti Seul'deyken pişmaniye yapan ustaları seyretmiştik.
Bir parça ballı şekeri nişasta ile katlaya katlaya, gerdire gerdire nefis bir pişmaniyeye çeviriyor usta eller. Bir yandan da İngilizce bir anlatımla olayı şova çeviriyorlar.
Yemesi nefis izlemesi keyifli...




Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-